Yiğit CEVAHİR
1 YIL SONRA...
Belki ben sana sevmeyi öğretmem,
Ama sen de bana, unutmayı öğretemezsin.Belki ben sana kavuşmayı öğretmem,
Ama sen de bana, ayrılığı öğretemezsin.Nazım Hikmet
Şiir, ihtiyaç anımda beynimde uyanan yılan misali ruhuma süzülüyor, tekrar ve tekrar... Ofisin penceresinden kuşbakışı izlediğim şehrin boyalı ışıklarına bakarken aklım da ruhum da yine Elif, adına atfettiğim önem bile, ruhuma da canıma da denk düşüyor.
Yokluğu tattıran da varlığı yaşatan da o...Haddimi bildiren de şahsıma döndüren de o... O olmadan hayatın devam edilemeyeceğini gösteren de öğreten de o... Şimdi mi? Üzerinden geçirilen bir yıl, acıyı da sevinci de ruhuma nakşedeli 1 yıl, kızımın adını da kaderini de Nilüfer olarak işleyeli tam 1 yıl... Evet, dünyalar güzeli bir kızımız var, gözleri bana ait, geriye kalan her şeyi ile annesi olan dünyalar güzeli Nilüfer'imiz var. Doğumunda yaşadığı olaylara rağmen çamura bulaşmadan annesi gibi melek kalabildiği için adı Nilüfer olan... İşleri toparladım, güvenlik zafiyeti olmayan bir güven çemberi yarattım aileme, gelecek tehlike riskini bırakın tehlike ile ailemin adının bir arada anılmasına dahi tahammülüm yok artık. Evet eski sinirli, agresif Yiğit oldum tekrardan... Zaten kaybı ruhunda yaşayan bir insanın aynı olması nasıl beklenir ki hiç anlamam. Ailem hariç herkes için acımasız adamım, hata yok, mazeret yok, af yok artık dimağımda...Yani demem o ki değiştim. Değişmeyen tek şey Elif'e olan aşkım, kızıma olan sevgim. Güç üstüne güç katmayı öğrendim. Düşüncelere dalıp, bedenim yarın ki mezar ziyaretinin gerginliğine bürünmüşken, kapıyı her zaman ki gibi çalmadan odaya daldı Cem.
"Yavaş yavaş biraz, özel diye bir şey var Cem?"
"Üf germe adamı Yiğit, Elif seni yumuşatmıştı yine başa döndün arkadaş ya."
"Cem neden geldin?"
"İyi be Alaz ile Aycan'ın düğüne gidiyorsunuz değil mi?"
"Cem benim tek dostum sen değilsin ve evet mezardan sonra doğrudan yola çıkacağız."
"Mezara gitme konusunda kararlısın yani hala?"
"Ben kararlı değilim de neyse boş ver şimdi sen onu, siz de geliyorsunuz değil mi?"
"Evet Dilara'yı alıp geleceğim. O zaman yarın haberleşelim de yola birlikte çıkalım. Haydi kaçar ben, hanım evde bekler."
"Zevzek, sen önce kızı evliliğe ikna et."
"Az kaldı koçum yakında davetiyeyi getiririm."
"Hadi bakalım."
Cem çıktıktan sonra benim de eve olan özlemimin katlanılmaz hale gelmesi ile kendimi şirketten dışarı attım. Koruma ordusu peşimde yola çıktık. Yine koruma ordusu ile korunan ve değiştirdiğimiz daha güvenlikli olan evin dış kapısından içeriye girmemiz ile kapımı açan adamıma teşekkür ederek evin kapısından içeri girdim. Nilüfer'den sonra ev hep kahkaha sesleri ile yankılanıyordu ve evin bu kadar sessiz olması huzur verse de tedirginlik yine esir aldı ruhumu. Hızlıca üst kata çıkıp önce yatak odasına Elif'i görmek umudu ile baktım ancak göremeyince hızlıca çocuk odasına geçtim. Kızımı masum güzel uykusunda bulmam ile az da olsa rahatladım ama Elif'i görmeden rahatlayacağımı da düşünmüyordum. Kızımın alnına bıraktığım öpücük ile üstünü örtüp sessizce kapıdan çıkıp aşağı kata indim. Mutfaktan gelen seslere yöneldiğimde Ayşe Hanım'ı görüyorum. Evet artık tamamen bizimle kalıyor. O da evin bir parçası ve Nilüfer'in bakımında da olabildiği kadar bize yardımcı oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜCENİK
Fiction généraleBen cenaze töreni boyunca mezara bakıp belirsiz düşüncelerimde boğulurken, pek sevgili kayın validemin nasırlaşmış elleri ile boğazıma yapışıp acısını hafifletme isteği ile sıraladığı suçlamaları hissizce dinledim. "Hep senin yüzünden, oğlum senin...