Aidiyet-Bölüm 29

10.2K 606 44
                                    

Cem DORUKAN

Liseli ergenler gibiyim anasını satayım. Kızla yemeğe çıkacağım diye yaklaşık beş tane takım elbise değiştirdim. İşin komik tarafı ne biliyor musunuz? Hepsi de siyah renkti! O kadar yani düşünün. Benimle dalga geçtiğinizin farkındayım, ama şunu sakın aklınızdan çıkarmayın, insan dalga geçtiğini yaşamadan ölmezmiş! Hangi yavşak söylemiş bunu bilmiyorum ama iyi ki söylemiş zira başka türlü susturamazdım sizi. Şimdi düşündüm de galiba bu sözü ben söyledim. Neyse hakaret boşa gitmemiş oldu. Konumuza dönecek olursak neydi efendim, bu gece Dilara ile buluşacaktım ve hazırlık içerisindeydim. Hazırlık dediğime bakmayın duşta iki saat geçirdim, resmen damat tıraşı oldum, kendime şu kızları peşine takıp sürükleyecek parfümümden sıktım. Gerçi parfümü sıkmasam da şimdi bir giderim yok değil, ama neyse konumuz bu değil şu anda, aynanın karşısında memnun olmuş görüntüme bakıyorum şu an.

"Oğlum Cem, bırak Dilara'yı ben bile sana aşık olurum. Biz böyle de iş görürüz. Ne yapacan o cadalozu sanki!" diye aynada kendime sulanmaya başlayınca çıkma vaktimin geldiğini anlayıp saatimi de takarak kapıya yöneliyorum. Çıkmadan son kez Yiğit'i arayıp aksi bir durum olup olmadığını bana her zaman ulaşabileceğini söyleyip, günlük küfürümü de yedikten sonra telefonu cebime atarak kapıdan çıkıp arabama bindim. Heyecanlıyım, bildiğin heyecanlıyım ya la! Aha şimdi de Sincan bebelerine sardım! İyice yedin kafayı Cem, dediğinizi duyar gibiyim. Deme öyle be, aşığım sadece hem de çok! Aşık adamın her hali mazur görülür ama değil mi? Siz de nasıl destekleyicilersiniz anlamadım ki ben arkadaş! Neyse bebekler Dilara'nın kapısına varmışım, sonra sizinle cilveleşmeye devam edeceğim bekleyin beni, şimdilik önceliğim malum. Asmayın suratınızı döneceğim size güzeller...

"Dilara kız ben aşağıdayım" tamam küfretmeyin bana, ben yedi ceddime sövüyorum şu an! Yuh Cem, öküz müsün oğlum, böyle mi çağrılır randevuya götüreceğin kız aşağıya! Randevu ne ya! Aman vallahi sıyırdım iyice. Arabanın aynasından aşkıma, yani kendime son kez bakıp iniyorum. İnmem ile son sürat giden arabanın yolun kenarında birikmiş suyu başımdan aşağıya sıçratması bir oluyor.

"Ulan pezevengin evladı, ulan yavşak, ulan biçimsiz patates seni yakaladığım an..." küfürlerimi kesmemin sebebi siz değilsiniz, bakmayın hiç bana öyle. Tamam kadın vücudunu kullanarak küfür etmemeye çalışıyorum ki en hassas olduğum noktalardan biridir. Küfrü hangi cins hak ediyorsa o cinsin üzerinden küfür sıralama özelliğine sahibimdir, hiçbir zaman kadın vücudunu aşağılayacak laflar etmem, sadece taparım ben o vücuda taparım. Alkışları alayım kızlar! Neyse nerede kalmıştık, sıraladığım naçizane küfürlerim bölündü, zira şen bir kahkaha dilimi damağımı kurutup, beni edebe davet etti.

"Dilaram sen böyle gül, ben hep küfrederim, ana avrat düz de giderim eğri de giderim sen gül yeter ki" diyerek yaklaşıyorum ürkütmeden ceylanıma.

"Salak salak konuşma Cem, küfrettin diye niye güleyim. O kadar hazırlanmışsın ve bir hızlı öfkeli doğan görünümlü şahin arabanın sürücüsü, gazını aldı ya bebeğim ona güldüm ben. Ayy çok komiksin, dur dur şu alnında ki çamuru sileyim de azıcık seni tanıyabileyim" diyerek yine kıkırdamaya başladı cadı. Ben niye bu kızı Yiğit'in Elif'i sevdiği gibi meleğim diyerek sevemiyorum acaba. Cevap basit çünkü Dilara'nın melek sıfatına sahip olmasıyla uzaktan yakından alakası yok olsa olsa BCB'nin yani Büyük Cadoloz Birliğinin Başkanı olur bu!

"Gel buraya dalga geçmek neymiş göstereceğim sana gel buraya" diyerek benden geri geri kaçan Dilara'ya doğru yürümeye başlıyorum.

"Sakın Cem, vururum, yolarım, gebertirim, çarparım seni sakın! Duydun mu beni?" demesine aldırış etmeden yanına yaklaşıp kollarımın arasına alıp sıkıca sarılıyorum.

GÜCENİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin