Merhaba arkadaşlar nasılsınız?
Finale doğru yaklaşıyoruz galiba 10 bölüm sonra hikâyeyi tamamlarım artık diye düşünüyorum ama tabi ki sizin düşünceleriniz de benim için çok önemli. Bu süreçte yanımda olduğunuz için çok ama çok teşekkür ederim=) Başlayıp başlamama ve devam edip etmeme konusunda kararsız iken güzel yorumlarınız mesajlarınız ve beğenileriniz sayesinde az ama kaliteli okuyucularla devam ediyorum ki bu benim için çok önemli. Yazdım bir beklentim olduğu için değil, yazdım çünkü mutlu oldum, yazdım çünkü mutluluk artık çok zor bulunan bir duygu ve ben bunu kaybetmek istemiyorum. Bu yolda yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim.
Son olarak, galiba yeni bir hikâyeye başlayacağım ama emin de değilim tanıtım ve ilk bölümü yayımladım. İsterseniz bir bakın hoşunuza giderse devam edelim ne dersiniz? Ama sizden gelecek yorum ve cevaplara göre hareket edeceğim benim yol almama yardımcı olursanız sevinirim=) Hikâyemin adı "Melanet" nasıl bulacaksınız bakalım=)
&&&&&&&&
Elif BİÇEM
Tamam, çoğu kadın gibi ben de alışveriş yapmayı seviyorum ama çok değil ve Dilara ile birlikteyseniz hiç bir şeyin azı yoktur, öğrenmek zorundasınız. Tanrım, ayaklarım şişmiş vaziyette artık dayanamadığımdan yorgunluğumuzu atmak için bir cafeye attık kedimizi. İtina ile altını çiziyorum, yorgunluğumuzu atmak için! Çünkü Dilara'ya göre daha hiçbir şey almadık, daha saçıma takılacak bir tacım var ki yaklaşık üç saattir saçma sapan bir taç arıyoruz! Her an vazgeçebilirim evlenmekten o derece yani, sabır sınırlarımın çizgilerindeyim şu an. Bu konuda hiçbir acemiliğim olmamasına rağmen hala düğün alışverişinden nefret ediyorum, çünkü denemeden alma ihtimalin yok, her boku deneyecek ve ne yazık ki çoğunu da beğenmeyip almayacaksın, bu işin kuralı bu!
Dilara ile biraz dinlenip o kahve ben ise açık bir çay içtikten sonra eziyetimize tekrardan başladık. Ve yaklaşık üç saat sonra tamamlanmıştı alışverişimiz ve adım atacak dahi halim kalmamıştı. Alınacak her şeyi aldıktan sonra eve gelebildik, galiba şu an ruhumu teslim etmek üzereyim. Bir de arkamızda iki adamla gezdik, poşetleri de onlar taşıdı zaten ben taşısaydım düşünemiyorum bile kendimi. Dilara söyleneceğimi bildiği için hiç ses etmeden kendi evine geçti, ben de şimdi pestilim çıkmış vaziyette salondaki koltukta uzanmış uzuvlarımın varlığını hatırlamaya çalışıyorum. Yukarı kata çıkıp üstümü değiştirmeye dahi mecalim yok. Geldiğimde Ayşe Teyze çıkmamıştı ve beni yalnız bırakmak istemedi. Yiğit evde değil ve o gelmeden benim evde yalnız kalmamı istemediği için galiba Ayşe Teyze'den rica etti kalmasını. Yiğit'te çok yoruluyor ve çoğu şeyi de bana belli etmeden halletmeye çalışıyor farkındayım ve açıkcası bu durumu takıntı yapacak psikolojiye bile sahip değilim. Anlatmak isterse anlatır modunda takılıyorum, en son duyduklarımdan sonra, galiba kafamı kuma gömme politikasını başarı ile yürütüyorum. Düşüncelerin beni uykuya teslim ettiğinin farkındalığı ile mırıldanarak sorgusuz teslim ediyorum kendimi uykunun kollarına. Uykuya dalmamın üzerinden ne kadar süreler geçti bilmiyorum ama hafif sesler duysam da gözümü açacak gücü kendimde bulamıyorum. Üzerime örtülmüş olan battaniyeye iyice sarılsam da kısa süre sonra battaniyenin üzerimden alınması ile huysuzlanıyorum. Gözümü açmadan itiraz kelimeleri fısıltı şeklinde çıksa da dudağımdan, alnıma değen ve ömrümü düşünmeden adayabileceğim sıcacık dudakların alnımı öpmesi ile huzurumun kollarında olduğumu anlıyorum. Beni hiç zorlanmadan kucağına alıp yukarı doğru götürürken gözlerimi güçlükle açmaya çalışıp "Yiğit..." demem üzerine dudaklarıma kısa bir öpücük kondurup gülümseyerek baktı. Bir insan gözden göze nasıl sevgi köprüsü kurar galiba Yiğit'in bunu nasıl başardığını hiç anlamayacağım. Söze gerek olmadan da sevgini ne güzel de anlatıyorsun be adam, sen ne güzel seviyorsun. Düşüncelerimin mutluluğu ile iyice boynuna siniyorum Yiğit'in. Dudağımı boynuna bastırıp yavaş yavaş öperken kokusunu içime çekiyorum. Bebeğimiz de böyle koksun istiyorum, huzurun bir kokusu olsa deseler düşünmeden Yiğit derdim. Yiğit'in kucağında odaya girerken öpücüklerime hafif ısırıklarımda eşlik etmeye başlayınca Yiğit'in gerilen kol kaslarını hissediyorum, doğru yolda olduğumu anlamam ile dilim devreye giriyor. Teninin tuzu bile en lezzetli tat dudağımın ucundaki. Beni yavaşça yatağa yatırıp gözlerimin içine bakarak arzumdan emin olmak istiyor biliyorum ve ben bir an olsun gözlerimi gözlerinden ayırmadan istediğini sunuyorum ona. Gördüğünden emin olmalı ki yavaş yavaş çeketini çıkarıyor gözünü gözlerime dikerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜCENİK
Ficção GeralBen cenaze töreni boyunca mezara bakıp belirsiz düşüncelerimde boğulurken, pek sevgili kayın validemin nasırlaşmış elleri ile boğazıma yapışıp acısını hafifletme isteği ile sıraladığı suçlamaları hissizce dinledim. "Hep senin yüzünden, oğlum senin...