Cem DorukanYiğit'tin gel birlikte spor yapalım teklifini duyunca Dilara'nın yanından ayrılarak hiç vakit kaybetmeden Yiğit'in evine geçtim. Güzelce Yiğit'i dövme zevkini kimseye bırakamazdım. Gerçi şimdiye kadar Yiğit'i bir kez bile boksta yenemedim ama olsun umut etmek başarmanın yarısıdır en nihayetinde değil mi? Dilara ile aramızdaki ilişkinin ne olduğu ne aşamaya geldiği merakının sizi de sardığının farkındayım. Kaleyi fethetmeye çalışıyorum diyelim, Yiğit ne kadar sürünüyorsa aynı düzenden Dilara da beni süründürüyor ama pes etmiyorum. O cadıya kendimi inandırana kadar bana güvenmesini sağlayana kadar da vazgeçmeyeceğim. Var bunlarda, Elif'le Dilara'da bir haltlar ya zamanla öğreniriz. Ama kilometrelerce uzakta olan biri bile Dilara'daki yaraların da Elif'inkilerden aşağı kalmadığını anlar. Belki de bu yüzden bütünleştiriyorlar belki de bu yüzden birbirlerine sahipler. Keyifli bir şekilde spordan sonra duşumu alıp banyodan ıslık çalarak çıktığımda sessize aldığımız telefonlarımız da aklıma geldi. Yiğit 'te ben de spor yaparken rahatsız edilmekten haz almayız bu nedenle de spor yaparken telefonları ya kapatırız ya da sessize alırız. Bu gelenek bu seferde değişmedi. Giyindikten sonra telefonu elime almamla donup kalmam bir oldu. Tam 48 cevapsız arama bir kez Dilara 47 kez ise Mert'ten arama gelmiş. Tehlike anında dikleşen tüylerim yine devreye girmişti hissediyordum, anlamıştım kötü bir şeyin olduğunu. Mert'in gönderdiği 15 mesajdan son olanını açarak okumaya başlamam ile Yiğit'in odasına daldım. Ben okuduğum mesajı nasıl Yiğit'e söyleyeceğim diye odasına girdiğimde de Yiğit'tin yüzü beyazlamış vaziyette elindeki telefona baktığını fark etmem ile yanına geçip 'Yiğit, Elif, Elif ve Dilara... hastaneye gitmeliyiz hemen gitmeliyiz Yiğit, Elif vurulmuş' dememle Yiğit fırlayarak evden çıktı. Hiçbir şey demeden, konuşmadan sormadan... Hastaneye varana kadar Mert'ten her şeyi öğrenmiştik. Emniyeti Dilara aramış ve doğru düzgün bile konuşamamış olay yerine varan polisler vurulma vakıası olduğunu anlayınca merkezi arayıp destek istemişler ve cinayet büro komiseri olan Mert'te olaya böyle dahil olmuş. Mert'in dediğine göre Elif çok fazla kan kaybetmiş ama hastaneye yetiştirmişler. Dilara şoktaymış ve yanına Mert'te dahil kimseyi yaklaştırmıyormuş, hal böyle olunca da ne olduğuna dair kimse bir şey bilmiyormuş. Ben telefonu kapatmadan önce Mert tedirginlikle 'Cem... neyse hastaneye gelince öğrenirsin zaten'' deyip yüzüme kapatınca iyice sinirlerim tavan yaptı. Araba ile kaç yaptım bilmiyorum, ne kadar sürede geldik bilmiyorum. Arabanın lastiklerini bağırtarak arabayı hastanenin bahçesine park edip daha kontağı kapatmadan arabadan attık kendimizi hastaneye doğru. Ameliyathanenin önüne gelmemle Dilara'yı görünce beynimden vurulmam bir oldu. Dilara hıçkırarak ağlıyor ne memurları ne hemşireleri ne de Mert'i yanına yaklaştırmayarak 'Bana yaklaşmayın dokunmayın bana' diye ağlıyor sadece. Ben şok olmuş vaziyette elbisesinin önden iç çamaşırını gösterecek şekilde açık olan yırtığa ve üzerindeki kana bakarken Yiğit fırlayarak Dilara'nın kollarına yapışıp 'Söyle ne oldu Elif'e kahretsin ne yaptınız ona' diye bağırınca Dilara'nın 'dokunma bana' diye Yiğit'e bağırması ile kendime geldim. Yanlarına koşup Dilara'yı kollarıma aldım ve kulağına 'geçecek bebeğim geçecek benim, Cem sadece bana dön geçecek bana bak Dilaram' dememle Dilara'nın 'Cem, Cem, babam, babam Elif'in de canını yaktı' dedi ve kollarıma bayıldı. Yiğit bu sefer de Mert'in yakasına yapışarak 'Mert bir şey söyle kafayı yiyeceğim, iki saat önce yanımda olan kız şimdi nasıl ölümle mücadele eder nasıl?' 'Abi merkez destek isteyince biz gittik, Dilara'yı Elif'i kucağına almış sadece ağlayıp uyan diye sayıklarken bulduk, hiçbir şey bilmiyoruz başka, silahı bile bulamadık etrafta, çok kan kaybetmişti Elif, ambulansı beklemeden kucağıma aldığım gibi buraya getirdim. Başka hiçbir şey bilmiyoruz, geldiğimizden beri Dilara'yı konuşturmaya çalışıyoruz ama yanına yaklaştırmadı bile bizi' diyerek Mert durumu özetledi ama bu durum Yiğit'in etraftaki çöp kutusunu, sandalyeleri dağıtmasına engel olmadı. Ben baygın olan Dilara'yı kucağıma alarak doktor ve hemşire ile birlikte bize ayrılan özel odaya geçtim. Ancak bir kat yukarıdaki odaya hala Yiğit'in bağırmaları ve tehditleri geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜCENİK
Fiction généraleBen cenaze töreni boyunca mezara bakıp belirsiz düşüncelerimde boğulurken, pek sevgili kayın validemin nasırlaşmış elleri ile boğazıma yapışıp acısını hafifletme isteği ile sıraladığı suçlamaları hissizce dinledim. "Hep senin yüzünden, oğlum senin...