Şarkı ile birlikte okununca pek datluuuu oluyor=) Aman deyim kalabalık yerlerde okumayıverin=) Anladınız siz onu=)
Bu arada birileri cesaret mi demişti=) Buyurun cesaret=)
&&&&&&&&&
Yiğit Cevahir
Bu hissettiğim korku değil, bu bir kaybediş hiç değil. Eğer şu an hissettiklerimi bildiğim, dimağıma işlemiş duygularım ile tanımlarsam, bu acımın yanında diğer yaşadıklarıma haksızlık etmiş olacağım. Bu sırtından vurulmuşluk hissi, bu ihanetin damarlarıma zehrini bulandırma dürtüsü, bu vazgeçiş zannı. Acımasızlık, çok büyük acımasızlık bu...
Elif'i kanlar içinde görmem, ona bir şey olduğu zannına kapılmam, sonra Elif'in açıklamaları... Neresinden tutarsan tut elinde kalan bir savunma. Yolun kenarına çökmüş otururken, Cem'in arayıp haber verdiğini tahmin ettiğim adamlarım bir araba ile gelip beni aldılar. Üstümü değiştirdikten sonra evden attım kendimi, kimsenin gelmesini istemedim, kimseye haber vermedim. Ne Cem'in yaptığını ne de Elif'in yaptığını hazmetmek kolay değildi.
Ne kadar yollarda amaçsız bir şekilde araba ile dolaştım bilmiyorum yoluma çıkan salaş bir meyhaneye girip, pencere kenarında bir masaya oturarak siparişimi verdim; büyük rakı ve peynir... Yaptığım hiçbir şey bilinçli değildi, öğretilmiş çaresizliğin vücut bulmuş haliyim. Belki alkol biraz da olsa beynimi uyuşturur düşüncesi ile art arda doldurup boşaltıyorum kadehleri. Elif ve Cem'in ısrarlı aramalarına daha fazla dayanamayıp cep telefonumu da kapatıyorum. Bugün ilk defa yorulduğumu sonuna kadar anladım, bugün ilk defa kızgınlığımı yansıtamamaktan yorgunum. Hani son damla bardağı taşırma görevini başarı ile yerine getirir ya işte bugün o son damla idi. Düşünceler denizinde dert dalgalarına karşı mücadelemde rakıyı yarılamam ile sinirimin az da olsa yatıştığını hissettim. Aslında Elif'i anlıyorum, yaptığım hayvanlığa rağmen hala yanımda kalma düşüncesi ile yaptığı ödeşmeyi anlıyorum. Ama Cem, aklım almıyor, bu düşüncesizliğini aklım almıyor. Ama geçecek biliyorum, dost dediğiniz adama sizi düşündü diye arkanızı dönmezsiniz, dönemezsiniz. Kızarsınız, söversiniz, gerekirse yumruk yumruğa girersiniz ama dost dediğiniz adama arkanızı dönmezsiniz. Cem ve ben de böyleyiz işte. Zaten şu an benden uzakta kalarak yeterince elem içerisindedir, adım gibi eminim.
Ah Elifim ah, hastalıklı ilişkimizde ne zaman öğreneceksin sana olan ihtiyacımı, sensiz nefes dahi alamadığımı ne zaman göreceksin. Hala nasıl senden vazgeçebileceğimi düşünebilirsin. Yaptığım hayvanlığı, Elif'in ödeteceğini elbet bekliyordum, ama kızımız üzerinden değil. Buna rağmen, o gözyaşlarına saklanmış gözlerin de beni, bizi kaybetme duygusu ve korkusunu sonuna kadar okudum. Ruhum canımı acıtırcasına Elifin yanında olmak istediğini gün içerisinde defalarca dimağıma işledi. Ama dayandım, direndim, gitmedim. Şimdi ise düşünüyorum da ne kadar saçma uzakta kalmam, ne kadar da gereksiz. Varsa derdi, yüzüme söyleyecek varsa alınacak öcü, yüzüme baka baka çıkaracaktı hıncını, öyle söz verdirtmedim mi ben dün bütün gece boyunca? Neden şimdi bu uzaklığım. Allah kahretsin, tüm gün paralamıştır kendini. Beynimi esir alan düşüncelerle cebimden çıkardığım parayı masaya bırakıp arabama atlayarak meleğimin evinin yolunu tutuyorum. Eve kendi anahtarım ile girerek lambası yanan salona geçiyorum. Burnu ağlamaktan kızarmış, koltukta kıvrılmış vaziyette uyurken bile hıçkırıklarını duymam ile kendime küfrediyorum. Ben bu kıza hep zarar vermek zorunda mıydım? Doğruyu yapayım derken bile canını yakmak zorunda mıydım? Kahretsin, ben bu kadın için ölürüm derken yavaş yavaş onu öldürüyorum, kahretsin.
Yavaşça yanına yaklaşarak dizlerimin üstüne çökerek yüzüne dağılmış saçlarını geriye atarak yüzünü açmaya çalışmam ile korku ile yerinden sıçrayarak gözlerini açıyor meleğim.
"Benim meleğim, korkma benim."
Sesimi duyması ile yatar pozisyondan oturur hale gelip kollarını boynuma dolayıp, benimle bütünleştiriyor kendini, gidecekmişim gibi asılıyor boynuma.
"Yiğit, özür dilerim, çok özür dilerim. Ben, ben neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum, canım yandı ve anla beni istedim, özür dilerim ne olur gitme, ne olur gitme benden. Sen olmazsan ben ölürüm Yiğit, gitme." Diyerek hıçkırıklarla ağlarken içim parçalandı. Tüm gün ne yaşattım ben meleğime, nasıl kahrettiğini şimdi anlıyorum. Bir kere daha lanetler okuyarak kendime, Elif'i kucağıma alıp yatak odasına doğru yöneliyorum.
"Şişşt, meleğim asıl ben özür dilerim. Seni kaybetme duygum her şeyi siyaha boyuyor, sağlıklı düşünemiyorum. Sensizlik düşüncesi bile beni delirtmeye yetiyor. Seni çok seviyorum, sakın unutma bunu, ne olursa olsun unutma. Ben seni nasıl bırakırım meleğim, insan nefessiz nasıl yaşar ki, benden böyle bir şeyi nasıl beklersin."
Hıçkırıkları arasında kafasını boynumda ki boşluktan çıkararak gözlerini gözlerime dikip korkarak emin olmak için soruyor sorusunu, sanki defalarca duymaya ihtiyacı varmış gibi.
"Beni bırakmayacaksın yani değil mi Yiğit?"
"Asla Elif'im, seni benden sen bile alamazsın, gör artık bunu ve bana güven artık."
Cümlemin bitmesi ile dudaklarıma yapışıyor meleğim. Günlerdir öz suyuna hasret kalmış çiçek gibi, yıllarca kuraklığı hüküm süren toprağın yağmuruna kavuşması gibi öpüyor beni. Hiç bırakmayacakmış gibi, hiç olmamış gibi. Yatak odasına gelmem ile öpüşmemize ara vermeden yatağa bırakıyorum meleğimi. Dudaklarımızı ayırmam ile itiraz nidaları dökülüyor dudaklarından.
"Bekle sabırsız karıcığım." Diyerek üstümüzde ki kıyafetleri seri hareketlerle çıkarıp yanına yatağa geçiyorum. Bir an öpüşmeyi bırakmadan keşfe çıkıyor ellerimiz, sanki ilk defa dokunur gibi mühürlüyoruz birbirimize kaderlerimizi de kederimiz de...
Beni yatağa iterek sırt üstü yatmamı sağlayan Elif'e, şaşkınlıkla bakarken beni daha da şaşırtarak her bir noktamı öperek aşağılara doğru yol alıyor. O ölünesi ağzını erkekliğim de hissetmemle bir kadının erkeği olmanın ne demek olduğunu bir kez daha anlıyorum. Bir kadın bir erkeği ne kadar severse o kadar adam olursun, Elif bir kez daha hissettiriyor yaratılış sebebimi. Taparcasına ibadet ettiği bedenim değil aslında, Yaratana bir kez daha kendini kurban olarak sunma çabası aşk ne güzel de öğretiyor bana kadınım asıl anlamımı. Aşk, yaratanın varlık sebebi, bir kez daha gösteriyor, ispatlıyor Elif tüm ruhu ile...
"Meleğim, kadınlığını bana sunacak şekilde tersten otur üstüme bende seni tatmak istiyorum. Hadi Elifim o güzel kıçını kaldır ve bana benim olanı ver." Demem ile Elif, bacaklarımda olan kalçalarını kaldırıp, aletimden ağzını bir an çekmeden kadınlığını benim ağzıma sunacak şekilde tersten üstüme oturuyor. Ellerim her yerinde, ağzım ait olduğu yerde. Avuç içlerim kaba etini mühürlemek istercesine gezinirken, dilim kadınlığında iken inliyor Elifim, tıpkı benim de inlemelerle ona eşlik ettiğim gibi. Benim dilimin her darbesinde Elif'ten karşı hamle geliyor, her hızlanmama karşı aynı tepki ile cevap veriyor. Kafayı yemek üzereyim, çok fazla bu haz, bu aitlik, bu bütünleşme çok fazla ama olması gerektiği gibi, sanki yaratılış sebebim gibi doğru.
"Dayanamıyorum Elifim, şimdi benim için gel." demem ile kendini geriye doğru atarak dudaklarından ismim, yine bir dua gibi çığlık çığlığa boşalıyor. Aletimden uzaklaşan ağzına rağmen elleri hala aletimi sıkıca kavramışken şiddetle gelmeye başlıyorum, bunu fark eden Elif, hazzını tamamlamadan henüz hemen dilini erkekliğimin etrafında gezdirerek her bir damlamı boğazından öteye götürüyor, itina ile beni sağıyor. Ve ben artık bu dünyaya ruhumu sadece hediye olarak sunabiliyorum.
Bu ne sapıklık ne azmışlık bu sadece sahiplik duygusu, bu aidiyetlik hissi, ne eşitlik algısı ister ne de üstünlük fikrini barındırır içinde. Bu dünyaya gözümü açma sebebim artık biliyorum, aşka dair her süslü laf, ruhumda lafügüzaf artık! Tek bir anlamı var aşkın artık; Aşk, Elif'tir dimağımda...
&&&&&&&
En az 1 hafta yokum arkadaşlar bu sebeple art arda 3 bölüm atıp gönlünüzü alayım dedim=) Yorumlarınız, eleştirileriniz ve oylamalarınızı merak içerisinde beklemekteyim efenim=) İyi okumalar=) Bu bölüm cesaret işi oldu biraz ama oldu galiba ne dersiniz=) İçideki yaramaz yazar ayakta yine=) ayy çok eğleniyorum yazarken=) dilekçeler dışında ilk defa bir şeyler yazıyorum ve üzülerek çok geç kaldığımı anlıyorum ama olsun geç olmasın=) Hadi çok uzatmadım öptüm kocamanından İyi geceler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜCENİK
General FictionBen cenaze töreni boyunca mezara bakıp belirsiz düşüncelerimde boğulurken, pek sevgili kayın validemin nasırlaşmış elleri ile boğazıma yapışıp acısını hafifletme isteği ile sıraladığı suçlamaları hissizce dinledim. "Hep senin yüzünden, oğlum senin...