Bölüm 3 - 4

14.5K 963 69
                                    


3.Bölüm

Sedef ile Necdet Bey, dışarıdaki konuşmalardan tamamen habersiz dosyalara dalmıştı. Bugün yapılacak toplantı, bir haftadır süren görüşmelerin sonuncusu olacaktı. Teklif büyüktü. Aslında babası tamamen karşıydı ama yine de her noktasını inceleyip kendisini hazırlamadan kimseye ne evet, ne de hayır demezdi. Her iki yanıtın da arkasında sağlam dayanakları olsun, karşısındakinin kozu kalmasın isterdi. En başından beri hayır deneceği belli olan toplantıya bu kadar uzun ve detaylı hazırlanmak başlarda kızlara gereksiz geliyordu. Zamanla, ortak olmak isteyenler ve rakipler karşısında güçlü oturabilmek için buna gerek olduğunu anlamıştı ikisi de.

Elbette yine masanın her yerinde kağıtlar vardı ve Sedef söylenerek bir evrak arıyordu. "Baba artık şu teknolojiye alış. Bak yaşlı değilsin ama çok geri kafalı duruyorsun."

"Öyleyim zaten. Ben kağıt severim. Ne o elinizde bir alet, ekranı ite kaka kitap okuyorsunuz? Sayfaları çevirmenin, kaldığın yere ayraç koymanın, bazı kitapların üstünde not tutmanın keyfini bilmiyorsunuz!"

"Al işte! Baba o aletlerin hepsinde bu dediklerin var. Ayraç da koyuyoruz, not da tutuyoruz."

"Cihaz bozulunca ne oluyor?"

"Kütüphaneler yanmaz mı?"

"Allah korusun. Hadi bana laf yetiştirme bul şu evrakı. Şu önündeki dosyanın en altına bir bak. Galiba oradaydı." Haklıydı oradan çıktı istediği belge. Kısa süre sonra yine işe dalmıştı baba kız.

Sedef, babasının yüzünde ara sıra yakaladığı sıkıntılı ifadeyi yorumlayamıyordu. Bir iki kez sormuş bir şey yok yanıtını almıştı. Oysa babalarının onları tanıdığı kadar kızlar da babalarını tanırdı. Bir sıkıntısı vardı. Açıklamıyor oluşu sorunu yok etmiyordu. Toplantı öncesindeki bu kısa çalışmada bile o ifade iki kez oturmuştu yüzüne.

"Baba, bu şirketle ilgili bir şey mi var? Yine yüzünü astın."

"Israrcı oluşlarına kızıyorum."

Bu yanıt, basit ve gerçekleri açıklamaktan uzaktı. Sedef daha fazla ısrar edemedi. Çünkü masadaki telefon çalmıştı. Sedef konuşurken babası da güzel kızına bakıp düşüncelere daldı.

Bulundukları kütüphane aynı zamanda üçünün ortak çalışma odasıydı. Kızları ile bir arada çalışmaktan keyif alıyor, aynı anda bir sürü işi takip edebiliyordu. Şirketteki bilgisayarlarına bağlantı kurarak oluşturmuştu bu odayı. Bir gün şirketi tamamen kızlarına bırakıp kendisi evden gerektikçe yardımcı olmayı düşünüyordu. Henüz çok erken bir düşünceydi. İleriyi düşünmek ailesinde gelenekti. Babası gibi kendisi de çok yaşlandığında belki bu düşündüklerini yapabilecekti.

Hâlâ telefonda konuşan kızına bakıp gülümsedi. Sedef'in söylediği kadar geri kafalı değildi ama bir şeyi yine de kağıttan okumaktan hoşlanıyordu. Babası Söğüt ailesinde üniversite okumuş ilk çocuktu. O yüzden okumanın önemini tek çocuğuna aşılamıştı. O da kızlarına aynı sevgiyi geçirdiğinden emindi. Aslında onların basılı kitaplar yerine yeni oyuncaklarla kitap okuması hoşuna da gidiyordu. Sedef'in dediği gibi ne kadar az ağaç kesilirse dünya o kadar nefes alınır olacaktı.

Elindeki kağıdı okumaya başladığında ne ağaçlar ne kitaplar kalmıştı aklında. Şirketin teklifi başka bir ocak için olsa edindiği bilgilere göre gözünü kırpmadan satardı. Ama ne o maden satılıktı ne de kendisini ikna edecek bir para vardı. Üstelik şirketin tekliflerini yinelerken yaptıkları konuşmadan hiç hoşlanmamıştı.

Bunlara hayır dedikten sonra sırada Çin menşeli bir firma vardı. Onların teklifi de cazipti ama aynı nedenlerle hayır yanıtını alacakları da bir gerçekti.

O madenin satışı mümkün değildi. O öldükten sonra kızları ne yapar bilemezdi ama şimdilik böyle bir şey söz konusu bile değildi.

4.Bölüm

Şirketten içeriye girdiğinde sekreterinin telefonda konuştuğunu görüp duraladı. Ahizeyi kapatıp kim olduğunu söyleyen genç kıza hemen bağlamasını söyledi ve hızlı adımlarla odasına girdi. Aktarılmış olan hattı alıp yabancıların duymaya alışkın olmadığı bir ses tonu ile konuşmaya başladı.

"Evet, toplantı bugün. Çok iyi hazırlandılar. Yine de karşı çıkacağı kesin."

Kısa bir an karşı tarafı dinledi. "Çok haklısın ama bu adamı para ile ikna etmek kolay değil. İnat ediyor."

"Onun inadını kıracak miktara çıkın. . Birazdan görüşmeye giriyorum. Aklımdayken, içerideki adamımız hazır değil mi?"

"Evet, evet kimsenin tahmin etmeyeceği biri. Bu işlerde çok başarılıdır. İnsanlarla çok rahatlıkla iletişim kurabilen biri. Zaten mesleği de buna uygun. Bir iki ay öncesinden beri bu aşamaya geleceğimizi bildiğimiz için hazırlıklarımızı yaptık. Şirketten bilgi alabileceğimiz çok iyi elemanlar da var. Üstelik en azından bir iki senedir çalışan, her şeyi bilen kişiler."

"Tamam, kim oldukları kesinlikle deşifre olmayacak. Şu an kimseyi bir şey için zorlamayın. Eğer toplantı verimsiz olursa gerekenleri yaparken onlara ihtiyaç duyacağız."

"Anladım. Merak etme, hepsi ile ilişkiler belli bir düzeyde tutuluyor. Ara sıra işler için laflamak amaçlı bir iki soru soruyorum ama hiç biri esas konu ile ilgili olmuyor. Aynı ölçüde ben de kendi işimden bilgiler veriyorum. Şüphelenmiyorlar."

"Çok akıllıca, devam et. Onunla hala devam mı?"

"Elbette. O benim hayatım."

"Büyük aşk diyorsun yani."

"Büyük aşk." dedi ve veda cümlesinden sonra kapattı.

Bu işler onun resmi işinin yanında çok yüksek heyecan içeriyordu. Aylardır hazırlanıyorlardı. En iyi ihtimalle bir iki aya kadar çözeceklerdi. Aksi bir durumda ise önlerinde bir yılları vardı. Bazen yabancıların ülkede olan olayları kendilerinden bile iyi bildiği gerçeğini unutuyordu.

Esas patronlarının kim olduğunu bilmiyordu. İrtibatı az önce konuştuğu kişi ile sağlıyor, onun isteklerini yerine getiriyordu. Daha önce de bir başka şirket için benzer işler yapmıştı. O çok daha küçük çaplı bir organizasyondu. Yine de kendine yeni bir geçmiş kurmak, yeni adlar almak ve bu hayata uyum sağlamak hoşuna gidiyordu. Bu kez kendini aşıyordu. Büyük bir oyunun içindeydi. Ve bundan çok keyif alıyordu.

İlk kez bu kadar uzun vadeli bir işin içindeydi. Amerikalıların nasıl her şeyi elde ettiklerini böyle böyle öğreniyordu. Yapmak istedikleri için uzun süren hazırlıklar yapıyorlar, sonra da dört bir yandan sardıkları kolları ile yemlerini sıkıştırıp yutuyorlardı. Planı ilk duyduğunda neden iki yıl gibi bir sürenin hedeflendiğini anlamamıştı. İşin kendisine ait kısmı bile dört aylık bir süreç alınca bu sürenin ancak iyi bir planla tutturulacağını kavramıştı. Şu ana kadar geçen yedi aylık süreçte hiç kimse bir şeyden şüphelenmemişti. Bağlantı kurulmamış, tek bir soru işareti oluşmamıştı.

Sonuç alındığında elde edeceği para düşünülürse bunların aynen devam etmesi için elinden geleni yapmaktan başka bir yol yoktu. Yeni hayatına aynı sessizlikle devam edecekti.



Korkutan MirasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin