Bölüm 8

9.8K 825 46
                                    




Esra, yorgun olmasına rağmen bahçeye çıkmış ailesini ve misafirlerini karşılıyordu. Yüzündeki makyaja rağmen yorgunluk konusunda doğru söylediği belli oluyordu. Allık, solan yüzünde abartılı sürülmüş gibi duruyordu.

Yiğit Uçar, genç kadının parmak uçlarına küçük bir öpücük kondurup her zamanki gibi çok güzel gözüktüğünü söyledikten sonra "Sizi uzun süre rahatsız etmeyeceğim, yemekten sonra hemen kalkmam lazım. Ama Süheyla Hanımın bugün için yaptıklarını duyunca kendimi zorla davet ettirdim. Umarım kusuruma bakmazsınız?" dedi. O da genç kadının yorgunluğunu saklayamayan yüzünü görmüş ve geldiği için de hafif bir pişmanlık yaşamıştı.

Necdet bey, Yiğit'in sırtına dokunup "Kibarlık ediyor tatlım. İnan ben zorladım." diye duruma açıklık getirdi. Yiğit'in yüzünde beliren utangaç gülümseme kızların da gözünden kaçmadı.

Esra ikilinin neden böyle konuştuğunu anladığı için zorla da olsa gülümsemeyi başardı. Yiğit'in koluna girip eve doğru yürürken herkesin duyacağı bir sesle. "Sen asla misafir sayılmazsın, tek sorun ben yorucu bir gün geçirdim. Eminim muhabbetimiz tüm yorgunluğumu alacaktır." dedi.

"Lütfen beni istediğin an kov." Yiğit, bu genç kadının sıcak samimiyetini seviyordu. Necdet Söğüt nihayet mutlu olacağı birini bulmuştu.

"Asla. Hadi gelin, Süheyla hanımın bugün canı mutfaktan çıkmak istemedi. Sanırım çekim ekibinden kaçmak için oraya kapandı. Bir ara ben de ona katılmak istedim. Muhteşem bir sofra bizi bekliyor."

Yiğit, alt kattaki tuvalete gidip ellerini yıkarken kızlar da üst kata çıkıp iş kıyafetlerini değiştirdiler. Sedef, bir bahane ile kardeşinin odasına girmiş, Mine'nin ne giydiğini görünce aynı elbisenin farklı rengini dolabından çıkartmıştı. Makyaj tazelemek yerine ruj rengini değiştirmişti. Elbisesindeki lila tonundaydı artık dudakları. Aynı anda odalarından çıkan kızların koyu renk saçları ve gözleri, açık renkli minik çiçekli ve kısa etekli elbiseleri ile daha da ortaya çıkmıştı.

Merdivenlerden inerken Mine yattaki konuşmayı anımsatıp, sordu. "Hani çocuk değildik? Ne oldu?"

Mine, Sedef'e karıştırılmak istemediğini belli ediyordu aslında. Sedef küçük bir tebessüm ile, "Seninkini görünce kendi elbisemi özlediğimi anladım." dedi.

Gülümsemesini saklasa da kardeşinden duygularını saklayamayacağını biliyordu. Çaba harcamadı bile. Mine onun ne yapmak istediğini anlamıştı. "Yalancısın."

"Evet."

İki kardeş gülüşmeye başlasa da Mine bu hareketten çok da mutlu değildi. İçinde bir yerlerde o minik korku yine gün yüzüne çıkmıştı. Kızların hafif kıkırdamasını bahçeye çıkmak üzere olan Necdet Bey duymuştu. Başını kaldırınca gördüğü kızları ile gurur duydu. İkisi de renklerini kendisinden almıştı. Güzelliklerinde annelerinin payı çoktu ama o simsiyah saçlar tamamen kendisine aitti. Elbette koyu gri gözler de. Kızlarının merdiveni inmesini bekleyip Mine'yi sağına, Sedef'i soluna alıp öyle yürümeye devam etti. Elbette yine karıştırmamıştı...

Yiğit, denize bakıyor Süheyla hanımın son kontrolleri yaptığı masayı göz ucu ile inceliyordu. Esra'nın tüm iyi niyetli konuşmalarına rağmen bir an önce yemek ve gitmek istiyordu. Yeniden masaya bakarken kapıdan çıkan üçlüyü gördü. Asıl görmek istediğinin yemek masası değil de o olduğunu kabul etmesi gerekiyordu. Güzel bir manzara diye düşündükten sonra onların oturmasını bekledi ve kendisine gösterilen yere oturdu. Hemen ardından da Esra gelip Necdet Beyin karşısındaki sandalyeye yerleşti.

Korkutan MirasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin