Bölüm 20

7.9K 628 37
                                    


Yiğit arabasından inip lokantaya girdiğinde sadece Necdet Bey ile birlikte olacaklarını sanıyordu. Oysa kızlar da yanındaydı. Yiğit yüzüne yerleştirdiği hafif gülümseme ile otururken herkesle selamlaşmıştı. Onlar da yemeklerini henüz söylememişlerdi. Siparişler verildikten sonra iş hariç her şeyden konuşmaya başladılar.

Yiğit, uzun zamandır adı konulmamış bir soğukluk hissediyordu. Konuşuyorlar, gülüyorlar hatta ara sıra Sedef ile eskisi gibi dertleşiyorlardı ama şimdi de hissettiği gibi bir soğukluk vardı. Mine'nin tavrı normaldi. O konuda şüphesi yoktu. Acaba Necdet ve Sedef, o gezide olanları bildikleri için mi tavırlıydı? Neredeyse yedi sekiz aydır bunu hissederek yaşıyordu. Bu sürede hayatına Melda girmiş, Mine en az iki erkekle çıkmıştı. Onun yanında birilerini görmeye dayanmak güç olsa da buna alışmalıydı. Melda da böyle bir ilişkiyi hak etmiyordu. İyi birisiydi. sevilmeyi hak edecek kadar iyi birisiydi. Yoğun günlerin akşamlarında onun rahatlatıcı arkadaşlığını seviyordu. Günü konuşmak, hayatı paylaşmak...Hayatı paylaşmak derken? Acaba artık farklı bir adım atma zamanı gelmiş miydi? O sırada kendisine seslenildiğini duyup başını tabağından kaldırdı.

"Nereye daldın öyle? İki kez seslendim ama duyuramadım. İşin yoksa biz günü bitirelim. Kızlar işe dönecekler."

"Benim de..." derken bir anda Necdet'in bakışlarındaki anlamı çözüp "... erken kaçmaya ihtiyacım vardı. Feneri nerede söndürelim?" Bu konuşma ile az önceki konuyla ilgili düşünceleri de bir süre daha uzaklaşmıştı aklından. Acaba Necdet ne konuşacaktı? İçini kemiren şüphe ile tabağındakileri iştahsız şekilde yedi. Duyacaklarına kendisini hazırlamalıydı.

Sedef, babasına bakıp sözde kızgın bir suratla "Biz köleler işe dönelim siz efendiler eğlenin. Öyle olsun görüşürüz." Masadan kalkarken çantasını da sert hareketle sandalyeden alıp omzuna taktı.

Mine ona gülümserken sadece babasına "Evde görüşürüz baba." dedi. Yiğit'e de başı ile selam vermeyi ihmal etmedi.

***

Sedef önce çıkmasına rağmen otoparka yürürken önüne geçen Mine'ye yetişmek için adımlarını hızlandırdı.

"Kızım beklesene, uçuyorsun."

"İşler bizi bekliyor. Toplantım var, yetişmem lazım."

"Yarım saat var daha. Sen hala Yiğit'e mi takılıyorsun? Olanları aştığınızı düşünüyordum. Melda ile bile daha samimisin."

"Melda iyi biri. Yiğit de onunla mutlu. Sadece işim olduğunu, toplantıya girmeden önce aklımdaki konuya acil olarak bakmam gerektiğini anımsadım. O yüzden acele ediyorum." Yalan söylüyordu. Arada böyle hissediyor, içinde büyük bir üzüntü volkanı patlıyor, lavlar tüm vücudunu yakıyordu. O an ortamdan uzaklaşmazsa duygularını açık edecek gibi hissediyor ve çareyi kaçmakta buluyordu.

Sedef, kardeşinin her şeyi kabullendiğini düşündüğü anlarda aslında kendini kandırdığını anlıyordu. Aylardır üstü örtülmüş bir sorun olarak duruyordu Yiğit...

*****

Kızlar gittikten sonra Yiğit ile Necdet Bey bir saate yakın lokantada kaldı. Konuştukları konular Yiğit'i şaşırtmıştı. Beklemediği konuları açmıştı Necdet Bey.

Az önce düşündüğü her şey rafa kalkmıştı. Şu an çok daha önemli konular vardı düşünmesi gereken. Düşünmek tam durumu anlatacak kelime değildi. Duydukları beynini kemirecek şeylerdi. Dikkatli olması gerekiyordu... Çok dikkatli olması gerekiyordu.

*****

Karnı iyice belli olan Esra bebeklerin kontrolü için doktora gitmek üzere hazırlanıyordu. Hava tahammülleri zorlayacak kadar sıcaktı ya da ona hamilelik yüzünden öyle geliyordu. İlk kalp atışlarını duyduğundan beri farklı bir ruh halindeydi. İkiz bebek beklediğini, bir beklerken iki taneye birden sahip olacağını öğrenmek, kaybının acısını da biraz hafifletmişti. Düşük yaptığı zaman bebeğinin ultrason resminin bile olmamasına hayıflanıyordu. Sonra psikolog böylesinin daha iyi olduğuna inanmasını sağlamıştı. Şimdi ise iki tane can taşıyordu ve ikisinin de görüntülerini her ay başucuna koyuyordu. İlk üç ayın ardından rahatlamış normal hayata dönmüştü.

Korkutan MirasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin