Binnur, iki kızının karşısındaki koltukta oturmuş, bir yandan çayını yudumluyor, bir yandan da aklındakileri yavaş yavaş işliyordu. "Tüm bunlar beni çok rahatsız ediyor. Esra'nın ailesi de işlerimi zorlaştırıyor. Ben de küçücük bir bebeğin hayatını sonlandırmak istemem ama doktorlar da aynı şeyi söylüyor. Bebeklerin sağlıklı yaşama ihtimali zayıfmış. Esra'nın annesi sakat iki çocuğa bakacak mı?"
Sedef, sargılarının izin verdiği ölçüde yattığı yerde doğruldu, önce annesine sonra yanında oturan kardeşine baktı. Kardeşinin gözlerinden aldığı güçle konuşmaya başladı. "Anne, bu bizim tasarrufumuzda değil. Esra hakkında kararı kendi ailesi verecek ama bebekler için bizim de söz hakkımız var. Hepimiz Esra'nın son ana kadar hayatta tutulmasına, bebeklerin gelişimleri için biraz daha zaman tanınmasına imkan verilmeli diyoruz."
Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Çünkü o konuşurken annesinin yüzünde oluşan memnuniyetsiz ifade sinirlerini bozuyordu. Yeniden söze başladığında tüm çabasına rağmen yine de sert çıkmıştı sesi. "Senin aksini düşüneceğini sanmıyorum. Sonrasında da bebekler doğduğunda o makinenin kapatılma kararını biz değil Esra'nın ailesi verecek. Bir başka gerçek de babam hayatta olsaydı asla o makinenin kapatılmasına izin vermezdi." İşte bu çok doğruydu. Hem o hangi hakla böyle bir konuyu açıyordu?
Diğer yatakta yatan ikiz söze girdi. Hem kardeşinin sakinleşmesi hem de annesinin niyetlerini tam anlamasını istiyordu. "Mine'ye sonuna kadar katılıyorum anne. Esra son ana kadar yaşatılmalı. Bebekler için doktorlar en iyisini bilir ama yine de son karar bizlere ait."
Binnur'un yüzündeki hayal kırıklığını anlıyorlardı. Sonuçta onun kafasını biliyordu ikisi de. Esra'ya olan kıskançlığı kocasının ikinci eşi olmasından ziyade, paralarını yiyen kadın olmasındandı. Şimdi o hasta yatağında yatarken bile bir şekilde içindeki kıskançlığı böyle açığa vuruyordu. Masum bebeklerin sakat doğmalarını hayat boyu acı çekmelerini kimse istemiyordu ama tüm olasılıklar bitmeden, tüm imkanlar değerlendirilmeden böyle bir karar verilmesi mümkün değildi.
Ayağındaki ve omzundaki sargı yüzünden yavaşça hareket ederek ikizine dönen genç kız üzgün bir sesle, "Mine, ben Sedef'im tatlım. Neden hala düzelemedin anlamıyorum. Oysa benim uzun süre uyumam yüzünden aklımın karışık olması lazım. Sen erken mi uyandın da hafızan oyunlar oynuyor?" diye, şaka ile karışık sordu. Ne onu üzmek, ne de canını sıkmak istemiyordu. Oyun oynarken kaza yapmış olsalar son aklında kalan bu isimdi diyecekti belki ama böyle bir şey de olmamıştı. Kardeşinin durumu Sedef'i gerçekten korkutuyor, bu haline üzülüyor ve elinden bir şey gelmemesiyle kahroluyordu. Daha ağır yaralanmış olan kendisiydi. Niye Mine bu hale gelmişti?
Kardeşinin hayatı için bu oyunu devam ettirmesi gerektiğini bilen, onun adını zorunlu olarak kullanan Mine ise içindeki korkuyu bastırıp oyununa devam etti. "Mine, oyun oynanacak zaman değil. Sen Mine'sin ve asıl sen nasıl hala karıştırıyorsun anlamıyorum."
Sedef, kardeşinin neden inat ettiğini anlamıyordu. Doktorların kendisi için koydukları kaza sonrası travma nedeniyle geçici hafıza kaybı teşhisinin aslında Mine için geçerli olduğunu düşünüyordu. Mine önce uyanmış, kendini bir şekilde Sedef'in yerine koymuş ve bu karışıklığa neden olmuştu. Israr etmeyip bekleyecekti. Kardeşinin kısa sürede toparlanacağını biliyordu. Bu süre içinde onun kendisine gelmesi için belki küçük anımsatmalar yapardı. Ağır darbeyi alan kendisiydi. Daha çok baygın kalan, uyutulan, sargılar içinde olan kendisiydi. Tüm bunlar da çantasındaki telefonuna uzanırken emniyet kemerini çıkarttığı için olmuştu. O sırada kardeşi araba kullanıyordu. Babasının kazası hızdan olmamıştı ama belki kardeşi daha yavaş gitse şu an ikisi de hastanede olmayabilirdi. İşte bunun vicdan azabı ile arabayı 'Ben değil Mine kullanıyordu' demek için beyni böyle oyun oynuyordu. Bunu doktora da anlatacaktı. Mutlaka kısa sürede kardeşinin de düzeleceğini biliyordu. Acaba biraz konuşsa? Sanki olayı yeniden yaşıyormuş gibi yapıp her şeyi anlatsa, işe yarar mıydı? Denemekten ne çıkardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korkutan Miras
Genel KurguBüyük bir holding ve onun başında babasından devraldıklarını devam ettiren Necdet Söğüt Genç eşi Esra ve ilk evliliğinden olan aynı zamanda birlikte çalıştığı ikiz kızları... Milyarlarca dolar değerindeki şirketin başı belada... Tehditlerin ardı ark...