Sedef, daha fazla aşağıda duramayacağını anlayıp odasına çıkmaya karar vermişti. İlk katın merdiven boşluğuna geldiğinde dedesinin resmine baktı. Daha önce yaptığı gibi sesli, hatta kısık sesli bile konuşamayacağı bir ortamdaydı. Her şey hallolduktan sonra aşağıdakilerle detaylı konuşmalar yapılacak, gereken kişilerden gerektiği kadar özür de dilenecekti.
Telefonunu eline alıp Bora'nın numarasını çevirdi. İlk çalışta açılınca gülümsedi. "İyi misin?"
"Çokkkk. Burada bana çok iyi bakıyorlar. Yumuşak bir koltukta oturuyorum, kahve çay istemediğin kadar. Bir sürü de suçlu ile haşır neşir oldum. Bundan sonra suça mı bulaşsam diyorum."
"Deli. İnan bu akşam senin için en güvenli yer emniyet müdürlüğüydü. Çok teşekkür ederim. Hisseni mi arttırsam, yeni ortaklık mı başlatsam da teşekkür etmiş olsam, bilemiyorum."
"Şimdiki işimden memnunum. Önce biraz bununla eğleneyim, sonra yeni fikirlere açığım."
"Tembeller kralının tembellik günleri bitti sanırım."
"Olayı çözen sensin, sevdiğim iş olunca çalışabiliyormuşum."
"Tamam, telefon bekliyorum, o yüzden şimdi kapatıyorum. Yarın görüşürüz."
"Görüşürüz."
Telefonu kapattıktan sonra dedesinin resmine döndü. "Duydun mu dede? Bora bile çalışıyor artık. Mine de kurtulsun, evine gelsin, yarın biraz tembellik yapabiliriz ama Salı gününden itibaren yine işimizin başında olacağız. Arazini böyle işlere alet etmek zorunda kaldık. Saçma sapan olaylar yaşadık ama hepsi çözülecek. Ne olur kızma bize. Biz sadece bize ait olanları korumak istedik. Bundan sonra, biz istemedikçe kimse bizden bir toplu iğne bile alamayacak."
*****
Yiğit evin içinde volta atıyor, Fırat ile ilgili olayların yaratacağı etkiyi düşünüyordu. Sedef yıkılmıştı. Kardeşi kaçırılmış, sevdiği adam olayların içinde yer almış, hatta belki babasının ölümünden mesul kişi çıkmış ve bunca olaya neden olan madenler el değiştirmişti. Hiçbir şey iyi gitmiyordu. Tek tesellisi Mine'nin kurtulma ümidiydi. Polisler bir şey söylemiyor, kaçıranlarla ilgili tek bir bilgi vermiyordu. Sedef de bilgi alamıyor olmalıydı. Odasına çıkarken herkese yalnız kalmak istediğini söylemişti. Şu an onunla konuşmaya çok ihtiyacı vardı. Kendisini anlayacak tek kişiydi. Oysa o da büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu. Konuşamayacak durumda olması anlaşılır bir durumdu. Mine eve gelene kadar aldığı nefes harammış gibi hissediyordu. Tek istediği şey onun kapıdan girdiğini görmekti.
Sedef odasına zorla çıkmıştı. Hıçkırıklarla ağlıyordu. Onu merak eden kızlar ve Yiğit üst kata geldiğinde hıçkırık seslerini duydular. Kızlar yanına girmek istedi. Yiğit onları durdurup kendisinin gireceğini söyledi. Kapıyı çaldı, yanıt beklemeden odaya girdi. Elinde mendille burnunu silen Sedef'e yaklaşıp elini omzuna koydu. Hafifçe sıkarak kendisinde kalan güçten biraz aktarmaya çalıştı. "Üzgünüm."
"Ben de."
"Sana imzalama diyemedim. Gerçekten çok üzgünüm. Mine'nin hayatı tüm madenlerden daha değerli."
"Eğer kardeşim için holdingi isteseler yine de verirdim. Bu kadar inatlaşmamız zaten saçmaydı. Bunların yaşanacağını bilsem babam hayattayken ısrarcı olurdum. Nasıl hazırlandığımızı anımsıyorsun. Keşke o zaman daha iyi kararlar verseydik."
"Bunları hiç birimiz tahmin etmedik."
"Haklısın. şu an babam ve Esra hayatta olur, Mine kaçırılmaz, Fırat'ın oyunları olmazdı." Bir cümle daha söyleyecekti sustu. Sonra bir daha böyle bir fırsat bulamayacağını düşünüp konuşmaya karar verdi. Derin bir nefes aldı. Sessizce burnunu sildi. Islak gözlerini Yiğit'e yöneltti. "Özür dilerim. Senin suçlu olduğunu düşündüğüm için çok çok üzgünüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korkutan Miras
General FictionBüyük bir holding ve onun başında babasından devraldıklarını devam ettiren Necdet Söğüt Genç eşi Esra ve ilk evliliğinden olan aynı zamanda birlikte çalıştığı ikiz kızları... Milyarlarca dolar değerindeki şirketin başı belada... Tehditlerin ardı ark...