Her hafta kötü bir olay ile yaşamaya çabalıyoruz.
Bu kötü günlerin de sonu gelecek. Hepimiz, bir sperm ile bir yumurtadan can bulduğumuzu, ana karnı olmadan dünyaya gelemediğimizi, aynı renk gözyaşı ile ağladığımızı, aynı seslerle güldüğümüzü, nefes almaz, yemez, içmezsek yaşayamayacağımızı bildiğimiz gibi, doğacağımız coğrafyayı, o coğrafyanın dinini, dilini, ırkını seçemediğimizi de biliyoruz.
Hepimizin seçebileceği tek şey var... insan olmak...
Doğmak ile insan olunmadığını acı şekilde öğretenler yüzünden çektiğimiz acıların son bulması dileğimle...
*************************************************************************
Mert, Sergen'in verdiği bilgilere bakıyordu. Bir şey anlamamıştı. Bazı bağlantıları o bile kurabiliyor yine de tam olarak çözemiyordu.
Sedef'i hala yara izinin kırmızılığından ayırt edebiliyordu. Teknede kendisini göreceği bir yerde durup sadece onun baktığı bir anı kolladı. Üst cebine vurarak anlaştıkları gibi dosyanın hazır olduğunu belli etti. Genç kız bir an baktı, sonra kardeşinin lafını bitirmesini bekleyip tuvalete gideceğini söyledi. Kamaraya doğru hareket etmeden önce Mert'in içeri girmesini beklemişti.
"Sedef Hanım, son bilgiler geldi. Şöyle bir bakınca bile bir tuhaflık olduğu anlaşılıyor. En az üç firma aynı kişiye ait."
"Bu çok şaşılacak bir şey değil. Önemli olan o arkadaki kişi kim?"
Belleği uzatırken gülümsedi Mert Suyabatmaz. "O kısmı siz anlarsınız diye umuyorum."
"Bulacağım. Çok teşekkürler. Arkadaşına teşekkürlerimi ilet." Üç haftalık çalışmanın karşılığı olan tutarı Mert'e vermişti. Bir zarf daha uzattı. "İlki çalışmasının bedeli. İkincisi sadece teşekkür için."
"Almaz."
"Alsın, ne yaparsa yapsın. O Söğüt holding için yaptıklarının değerini bilemez."
"Sizi bilmeyen mi var?"
"Ah Mert, bazen ne kadar maddiyatçı düşünüyorsun. Ben holdingin manevi değerini kast ettim. Kimse benim ailemle uğraşıp sonra da yara almadan sıyrılamaz." Sedef, cümle dudaklarından döküldüğü an irkildi. Bunu gerçekten hissederek söylemişti. Mert ise genç kadına şaşkınlıkla bakıyordu. Bu naif kızları böyle görmek, bu sözleri duymak çok şaşırtıcıydı.
"Sedef hanım, sizler babanızın emanetisiniz. Sizi korumak benim en öncelikli görevim. Olur da bir şeyler öğrenirseniz lütfen benimle paylaşın. Ben ne yapılması gerektiğini söylerim size."
"İçin rahat olsun. Zaten tek başıma asla hareket edemem. Mert, Mine'nin bir şekilde tehdit edildiğinden eminim. Bu oyunların, yer değiştirme çabasının ardında korku var. Onu korkutanların bor madenlerinin peşindekiler olduğu da aşikar ve eminim bu dosyadaki tüm izler bizi onlara götürecek." Son tartışmalarındaki tavırları onu bu kadar emin konuşturuyordu. İlk günden beri şüphelendiği şeyler artık elle tutulur şekle bürünmüştü. Mert'in kulağına doğru konuşmaya devam etti. "Şu çiçekler uyarı amaçlı. Bize silah doğrultmuyor, çiçek yolluyorlar. Eminim mektup, mail ya da telefonla da tehdit ediliyordur. Telefonlarımız ve e-postalarımız özel görüşme, yazışmaları da içeriyor, mesleki bilgileri de. E-posta geliyorsa mutlaka siliyordur. Bilgisayarlarımızdakileri herkes okuyabilir. Büyük ihtimalle telefon ile arıyorlar, öyle irtibat kuruyorlar. Telefonlar için ne yapmak lazım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korkutan Miras
General FictionBüyük bir holding ve onun başında babasından devraldıklarını devam ettiren Necdet Söğüt Genç eşi Esra ve ilk evliliğinden olan aynı zamanda birlikte çalıştığı ikiz kızları... Milyarlarca dolar değerindeki şirketin başı belada... Tehditlerin ardı ark...