Sedef, bir saat sonra odada yalnız kalmıştı. Kardeşi ve annesinin ardından kapı kapanınca günlerdir ilk kez sakin kafa ile yaşadıklarını düşündü.
Mine'nin neden ısrar ettiğini anlamıyordu. Kafasının karışmadığından, testlerin temiz çıkacağından emindi ama Mine'nin neden öyle davrandığı hakkında tek bir fikir üretemiyordu.
Yiğit, şirkete ilk geldiği gün hariç iki kızı hiç karıştırmamıştı. Oysa bugün kendisini başlarda Mine sanmış ya da öyle davranması gerektiğini düşünmüştü. Sonuçta onun da taburcu olanın Sedef olduğunu bilmesi işleri karıştırıyor olabilirdi. Asıl önemlisi Endonezya'da ne yaşandıysa onun aşılmasını bile istemişti. Ama o ana kadar kısık sesle konuşurken bu cümleyi yüksek sesle söylemesi acaba Mine'ye duyurmak için miydi? Sonuçta Sedef orada ne yaşandığını hiç bilmiyordu ve adam ne dese inanacak durumdaydı. Mine'yi köşeye sıkıştıracağı bir noktaydı bu. Anımsamıyor oluşunu yine travmaya bağlarlar mı? Annesinin 'Neler oldu Endonezya'da?' sorusunu 'Bilmiyorum' diye yanıtlamasını hemen hafıza kaybına yorması da bu yüzdendi. Kadının gözlerinde hesaplar uçuşuyordu.
Sedef yeni hesabının ne olacağını düşünmeyi sonraya bıraktı. Nasılsa açık verecekti ve bunun, para için olacağı kesindi.
Yiğit, gerçekten başlarda karıştırmış mıydı? Düşününce ikisinin isimlerini ilk seferlerde hep doğru söylediğini bir anda yarım bırakıp diğer ismi söylediğini anımsadı. Üstelik iki üç kez yaşanmıştı bu durum. Hasta olarak kendi adı Mine Söğüt olarak yazılı olsa da Sedef bu konunun kardeşinin karıştırması ya da başka bir nedenle yaşandığından emindi. Yiğit fısıltı ile travma etkisinden bahsederken de onun Sedef olduğunu anladığını ima etmemiş miydi? Yanlış anlamış olabilir miydi? Ya o son cümle? Kardeşini kızdırmak için kurmuş olmalıydı. Mine bu adama hala aşıktı ve Sedef'in bu isim karışıklığında onunla yakınlaşması tüm dengeleri alt üst edecekti. Kesinleştiremese de Yiğit'in kimin kim olduğunu karıştırmadığını düşündü. Sadece onlara uymuştu. Böyle olmalıydı.
Minik hareketi bile kıskanç Mine'yi ortaya çıkartmıştı. Biraz daha üstüne gitse dökülür müydü kardeşi? Neden bu saçma oyunu sürdürdüğünü söyler miydi? Kendisi tüm bunları iyi niyetle yapmış bile olsa ileride birlikte olabilecek iki insanın arasında hep 'o günlerde ne yaşandı?' sorusu asılı kalmayacak mıydı? Birlikte olmasalar bile, benim sevdiğim erkeğe yakın davranan kardeşim var, demeyecek miydi? Kardeşinin aşık olduğu adama yakın davrandığı için ikisinin arasında huzursuzluk nedeni olacaktı. Yaklaşmak yerine uzak durması daha akıllıcaydı.
Doktoru odaya girdiğinde Sedef gülümseyerek karşıladı. "Sonuç ne doktor?"
"Beyninizde ya da kafatasınızda hafızanıza etki edecek bir hasar yok. Bu sadece kaza sonrası travma olarak açıklanabilir. Kısa süre sonra düzeleceğinden eminim."
"Ben de eminim." dediğinde aslında doktorun sözlerini onaylamıyordu. O zaten Sedef olduğundan emindi. "Kardeşime de aynı testleri yapacak mısınız?"
"İsterse yaparız tabii"
"Neden isterse? Sonuçta ben Sedef olduğumu söylerken o da Sedef olduğunu söylüyor. Bana göre asıl test yapılması gereken kişi o!"
"Sizi anlıyorum ama kazada siz kardeşinize göre çok daha fazla kan kaybettiniz. Daha büyük bir yara aldınız ve uzun süre uyutuldunuz. O sadece kısa süreli bir şuur kaybı yaşarken siz iki günden fazla uyutuldunuz. Bu da sizde daha farklı hasarlar yaratmış olabilir."
"Bu mu yani? Bu kadar kolay mı? Bence ona da test yapılmalı." Doktorun tahlilleri kardeşine yapmayı hiç düşünmediğini ses tonundan anlıyordu. Sinirlendiğini belli etmemeye uğraşırken adamın yanıtını duydu. "Bunu konuşacağım. İçiniz rahat olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korkutan Miras
General FictionBüyük bir holding ve onun başında babasından devraldıklarını devam ettiren Necdet Söğüt Genç eşi Esra ve ilk evliliğinden olan aynı zamanda birlikte çalıştığı ikiz kızları... Milyarlarca dolar değerindeki şirketin başı belada... Tehditlerin ardı ark...