Bölüm 29

6.8K 565 95
                                    

Yönetim kurulu başkanlığına Yiğit Uçar'ın atanmasının ardından, miras davalarından beklediğini bulamayan Binnur, bu kez de şirkette hak iddia etmek için dava açmış, yönetimde yer alması gerektiğini, son seçilen yönetim kurulunun hükümsüz olduğunu ifade eden beyanlar vermeye başlamıştı. Bir kez daha basın onlardan bahsediyordu.

Bu davanın dilekçesinde yer alan 'edinilmiş mal' kelimeleri yüzünden şirketin kuruluşları, sermayeleri, ortakları tek tek incelenecekti. Tüm sorunların yanı sıra bu saçma işlerin bürokratik yoğunluğu da işleri aksatacaktı. Dava dosyasını inceleyecek savcının, kendisine sunulacak resmi belgelere kısa sürede bakmasını beklemek gerçek bir hayalperestlikti.

Yiğit, itiraz dilekçesine bakıp küfretti. Karşısındaki avukatın huzursuzca kıpırdanmasıyla kendine geldi.

"Bunu bekliyorduk değil mi?"

"Miras davasını açtığında tahmin etmiştik. Bundan başka da yapabileceği şey yok. Bu şansı deneyeceğini biliyorduk. Sizin seçilmenizi bekliyorlarmış. Hemen dilekçeyi sundular savcılığa. "

"O zaman hazırlıklıyız yani?"

"Tüm evraklar hazır. Savcıya ulaştıracak ve en kısa sürede bu davayı da reddetmesini bekleyeceğiz."

"Ne kadar sürer?"

"En çok iki üç ay."

"Bu süreçte benim imza yetkimle ilgili bir sorun var mı?"

"Davayı kazanma ihtimali olsaydı, bu süre içinde attığınız imzalar geçersiz sayılırdı. Fakat siz rahatlıkla devam edin işinize. Onun Necdet Beyle evli olduğu dönemde edinilmiş mallar ile ilgili yasa olmadığı gibi, boşanma davasında tüm bunlara dair tedbirler alındı. Kendi el yazısı ile verdiği dilekçesi var. Unuttuğunu sanmıyorum. Sadece..."

"Sadece ne?"

"Tüm bu yaptıkları para kopartmak için." Utanarak söylediği cümlenin, Yiğit Uçar tarafından kahkaha ile karşılanması avukatı şaşırttı.

"Herkesin malumu zaten! Onun anlamadığı nokta da bu. İstediğini asla alamayacak."

Yiğit, ikizlerin mirasları ile ilgili bir kararları olup olmadığını bilmiyordu. Onlar Necdet gibi kendisini haberdar etmemiş olabilirdi. Bu konuyu konuşmalı, niyetlerinin ne olduğunu, neler yapılması gerektiğini karara bağlamalarını istemeliydi. Kendilerine bir şey olması durumunda şirketin yönetiminin kimlerde olacağını, mirasın annelerine ulaşıp ulaşmayacağını kararlaştırmalarını ve bunu yasal hale getirmelerini istemek... bu kazada Mine ölseydi? Her düşündüğünde içinde bir yerler alev alıyordu. Ya onu sonsuza kadar kaybetseydi? Sanki şimdi kaybetmemiş miydi? Her şey o kadar karışıktı ki, düşündükçe şakakları zonkluyordu.

Yeni görevine adapte olmak için Necdet Beyin masasına oturdu. Yönetim kurulunun kararından önce de vekaleten yaptığı işi artık asaleten yapıyordu. Şirketin genel müdürü olarak da yardımcısı terfi ettirilmişti. Bu noktada hoşnut olmadığı şeyler olsa da yapabileceği bir şey yoktu. İkizlerle daha yakın çalışacak olan artık yardımcısıydı...

Yönetim Kurulu başkanı olsa da tüzük gereği tek başına imza yetkisine sahip değildi. Aslında çok da fazla şey değişmemişti. Önceden iki üst düzey yetkilinin imzası ile olan işler üç imzaya çıkmıştı. Tüm satış ve devir işlemlerinde iki kızının da aynı derecede yetkili olduğu ve mutlaka ortak imza ile satışı onaylaması gerektiğini değişmez kural olarak işletmesi ise kimsenin beklemediği bir detaydı. Kızlardan birine bir şey olması durumunda yine iki imza ile yetkili olunacaktı. Bu da akıl sağlığı, iş göremezlik hali ve ölümü kapsıyordu. Ölüm... Yiğit, sırtından geçen ürperti ile kendine geldi.

Korkutan MirasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin