Bölüm 25

6.8K 588 52
                                    


Hastane koridorlarında tatlı bir telaş vardı. Binnur'u oralarda görmeye alışmış olan personelin yanı sıra diğer hasta yakınları da kutlamalara başlamıştı.

Nihayet uyuması için verilen ilaçları kesilen genç kızın uyanmak üzere olduğu bilgisi koridorlarda yayılmıştı. Bir gün öncesinde zaten makineye bağlı olmadan nefes alabilir hale gelmişti. Henüz uyanmamış ama tehlike büyük ölçüde atlatılmıştı.

Binnur müjdeyi vermek için üst kata çıkarken merdivenlerin başında gazetecileri görüp hemen onlara yöneldi. Mutlu haberi ilk önce onlara vermeyi tercih etmişti. Her artı puana ihtiyacı vardı. Bu yaptıkları ileriki günlerde işine yarayacaktı.

Odaya ulaştığında içeride hastanenin psikologunun olduğunu görmesine rağmen dışarı çıkmak yerine özür dileyip, "Bölüyorum, fakat bu habere sevineceksiniz. Kardeşin uyanıyor canım. Bir iki saate kadar gözlerini açarmış. Çok güzel haber bu değil mi?" dedi cıvıldayan bir sesle. Gerçekten çok güzel bir haberdi.

Genç kız ilk duyduğu an coşkuyla minik bir çığlık atmıştı. Doktorun da bu tepkileri normal bulduğunu anladıktan sonra annesine seansın bitmesinden sonra konuşmalarını söyledi. Bu süreyi düşünmek için de kullanacaktı. Uyandığından beri kendini hazırladığı ana çok az kalmıştı.

Annesi dışarı çıktıktan sonra doktorun kaldıkları yerden değil de kaza anından bahsetmesi kafasını biraz karıştırdı. İlk andan beri aynı şeyleri söylemişti. Yeniden sormasının nedenini bilememek canını sıktı. Hatırladığı her anı tek tek anlattı.

Kardeşinin çantasına uzandığını, o yüzden emniyet kemerini çözmüş olduğunu detaylı anlatıyor ve kardeşinin bu ağır durumundan kendini sorumlu tutuyordu. Telefonun çaldığını söylemese kardeşi şu an yanındaki yatakta, hatta belki de evde olacaktı.

Toparlanıp yeniden sorulara yoğunlaştı. İkinci kez bu seansı yapıyor almaları belki rutindi ama tüm bu sürede odada yalnız olmaları da rutin miydi? Yoksa bu da onlardan mıydı? İlk seans için geldiğinde annesini odadan çıkartmasından sonra sormuş, bunun rahatça olayları yaşaması ve anlatması için olduğu yanıtını almıştı.

Önceki konuşmayı aklında bir yerlere oturtmuş ve ikizi uyandığında nasıl davranacağı konusunda kendini ikna etmişti. Psikolog ile konuşurken çok rahattı artık. Kendisi oluyordu. Zaten doktor da onun sadece konuşmasını istiyordu.

En büyük test birazdan yapılacaktı. Ziyaret serbest bırakılmıştı. Arkadaşlarını bekliyordu.

Yarım saat kadar sonra kapısı tıklatılmış, her zaman neşeli gördüğü kızları bu kez üzgün yüzleri ile bulmuştu karşısında. Banu, menekşe rengi lensleri ile çok da uyumlu olmayan kızıl saçlarını basit bir topuzla ensesinde toparlamıştı. Jale de genel tarzına hiç uymayan koyu renk pantolon ceket ile gelmişti. Baş sağlığı dileklerinden hemen sonra bu kez kendisi cenazeye gittikleri için teşekkür etti arkadaşlarına.

"Necdet amca bizlerin de babası sayılırdı. Az kahrımızı çekmemişti. Çok seveni varmış. Ne kadar kalabalıktı cenazesi bir görmeliydin."

Arkadaşının iyi niyetli cümlesi bile gözlerini doldurmuştu. Çünkü o kadar seveni, bir sevmeyenden koruyamamıştı babasını. Canını alanın yakalanması için bir şeyler düşünmeliydi ama şimdiki sorunu bu değildi. Öncelik değişmişti. Eninde sonunda katilin yakalanmasını sağlayacağını biliyordu. Ama o zamana kadar amaç hayatta kalmaktı! Kızlar ile geçen bir saatte biraz daha iyi hissettiğini fark etmişti. Onların varlığı bile mutluluk veriyordu.

Korkutan MirasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin