Bölüm 32

5.8K 554 58
                                    



Mert, elindeki son bilgileri değerlendirmesi için arkadaşının yanına gitti. Tüm istediği bilgiler küçük bir bellekte toplanmıştı.

Sergen Sezer, istihbaratın bir numarası sayılabilirdi. Onun bulamayacağı bir bilgi henüz oluşmamıştır derlerdi.

"Sergen, son dosyalarmış. Bana bir haftada geri dönebilir misin?" İki haftadır arkadaşına farklı dosyaları getirmiş, bir kısmının çözülmüş halini geri almış, yerine yenilerini vermişti. Mesai saatleri içinde inceleyemediği için biraz uzamıştı çalışması.

Sergen, Mert'in yüzüne bakıp kaşlarını çattı. Bilgisayara taktığı bellekteki dosyanın büyüklüğü ile geri dönüş süresi çok orantısızdı. "Bir hafta mı? Sen beni ne sanıyorsun? Ben bilgisayar değilim, sadece iyi kullanırım."

"Tamam o zaman beş gün olsun!"

"Mert, senin pazarlık anlayışın tersten mi işliyor? On gün."

"Çok uzun." Mert, arkadaşını daha önce de ikna ettiği yöntemine geri döndü. "İnan bu işin ucunda büyük oyunlar var. Sadece iki genç kızın değil henüz doğmamış bebeklerin de hayatları tehlikede." Bir an derin nefes alıp devam etti. "Ülke menfaatlerini yakından ilgilendiren şeyler olduğundan da eminim. Böyle bir organizasyon iş adamını öldürmek için planlanmaz. Arkasındakinin ne olduğunu bulmama yardım et. Eminim yine kendi çıkarları için ülkemize zarar verecek birilerine kadar uzanacağız."

Sergen, arkadaşının söylediklerine ihtiyaç duymuyordu. Daha önce incelediği dosyalarda pek bir şey bulamamış olması, bu söylenenleri değersiz kılmıyordu. Son incelediği küçük dosyalardan ulaştığı şirketlerin gerçek sahipleri yeterince midesini bulandırmıştı. En az beş ülke üzerinden ortak takibi yapmış ve birilerine ulaşmıştı. Son dosyaları da inceleyecek, elindeki bilgilerle örtüşen başka şeyler olup olmadığına bakacaktı. Parmaklarını klavyenin üstünde bir süre dolaştırıp yeni komutlarını girdi. Daha sonra Mert'e döndü. "Eğer gerçekten ülke menfaati ve cinayet bağlantısı çıkarsa bu dosyaları polise bildiririm."

"Sen bul da ben senden önce bildiririm."


*****


Kızlar Bigadiç'ten dönmüş, annelerinin mezar taşıma saçmalığına inat bu ziyareti küçük bir haber olarak yayınlatmıştı. Yanlarında olan Fırat'ın adı haberde hiç geçmiyordu. Bunu da özellikle ayarlamışlardı. Pazartesi günkü gazetelerde çıkan habere bakıp rahat bir nefes aldılar. İkizlerin babalarının ve dedelerinin yan yana gömülü olmasından duydukları rahatlamayı yazmışlardı. Olayın söylediklerinden daha fazla köpürtülerek yazılmasına ses çıkartmadılar. Yalan bir bilgi yoktu, gerçekten köy halkı tarafından hüzün ve mutluluk ile karşılanmışlardı. Herkes onların yaşıyor olmasından duydukları sevinci, babalarını kaybetmiş olmanın hüznünü yansıtmıştı.

Gazeteyi bir kenara bırakıp çantasını alıp iskelede bekleyen yata yürüdü. Hüzünlerin geride bırakıldığı bir hafta diledi kendisine.

Hafta sonu Esra'nın durumu ağırlaşmıştı. En büyük korkuları onu kaybetmekti. Bebekler hala tutunuyor, hatta gelişimlerini sürdürüyordu. Doktorlar mümkün olduğunca uzun yaşatmaya çabalıyorlar, fakat artık bebeklerin hayata tutunacaklarından emin konuşuyorlardı. Başka bir aksilik olmazsa Esra'nın durumu bebeklerinin hayatını tehdit etmiyordu. Doğum sonrası aynı özenli bakım devam edecek, bebekler yaşatılacaktı. Gözle görülür tek sorun, kilolarının beklenenin iki yüz gram kadar az olmasıydı. Bunu da uzman doktor önemli bulmuyordu.

Korkutan MirasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin