Akşam yemeğinde toplantıyı ve sonrasında yaptıklarını anlatarak saat ona kadar konuştu. Ona otel fikirlerini anlatmak ve yeni fikirleri kağıt peçeteye not etmek çok eğlenceliydi.
Daha geç saate kadar da kalabilirlerdi ama ikisi de yorgundu.
"Kahvaltıda buluşuruz. Başka alacağın bir şey var mı? Uçak saatine kadar vaktimiz var."
"Yeterince aldım sanırım. Yeni bir valize ihtiyacım olmadan dönmek istiyorum."
"Zaten iki yeni valiz almışsın!"
"O kadar hediyeyi elimde mi taşıyacaktım?"
"Benim bile yeni bir valizim olduğuna göre, sen iyi idare etmiş sayılırsın."
"Yiğit Bey, iltifat ediyorsunuz! Üç diye düşünmüştüm ama hakikaten iyi idare etmişim."
*****
Dönüş yolculuğu da en az gidiş kadar yorucuydu. Alanda onları karşılayan araç sayesinde oyalanmadan evlerinin yolunu tuttular. Önce Yiğit'i evine bıraktılar. Sedef kendi evine geldiğinde içinde çocuksu bir mutluluk duydu. Kısa bir an babasının da orada olacağını düşünmüştü. Yanılsamayı hemen atlatıp gözlerine dolan yaşları akmadan geri gönderdi.
Süheyla Hanım, genç kızı kapıda karşıladı. Bir başka görevliyi valizler için arabaya yollamıştı bile. "Hoş geldiniz. Çok yorgun gözüküyorsunuz. Açsanız yiyecek bir şeyler hazırlayayım. Sonra hemen yatın."
"Uçakta yedim." Hangi uçakta yediğini bile tam anımsamıyordu ama tek lokma yiyecek hali yoktu. Aktarmalar arasında çok vakit geçirmişler ve tüm bu süre içinde bir şeyler yemiş içmişlerdi. "Ben duşa giriyorum. Sonra da biraz uyurum. kardeşim geldi mi?"
"Toplantı varmış geç gelecekmiş."
"Geldiğinde beni uyandırsın." derken merdivenlere doğru yürümeye başlamıştı bile. Dedesinin resmine bakıp gülümsedi. "Sana sonra anlatırım dede. Çok yorgunum." dedikten sonra basamakları çıkmaya devam etti.
Küveti doldurmak o an cazip geliyordu ama suyun içinde uyursa boğulma tehlikesi vardı. En iyisi sadece yolun tozunu üstümden atmak için kısa bir duş yapmak, diye düşünüp suyu açtı. Tüm kıyafetlerini banyonun ortasında yere atmıştı. Eğilip kirliye atacak kadar bile kendine güvenememişti. Gidiş yolu bu kadar sarsmamış, dönüş çok yormuştu.
Duştan çıkıp uzun saçlarını havluya sarıp kısa bir gecelik giyerek yatağa uzandı. Kurutacak hali olmadığı için uyandığında saçlarını yeniden yıkaması gerekeceği aklından geçen son düşünceydi.
*****
Saat ondu! Kaçta yatmıştı? Galiba dokuzda yatmıştı. Bu durumda sadece bir saat sonra mı uyanmıştı?
Zorla yerinden kalkıp üstüne geceliğinin takımı olan ipek kısa sabahlığını geçirip aynaya bir göz attı. Saçlarını sardığı havlu ortalıkta gözükmüyordu. Dağılmış ve kabarmış saçları isyan eder vaziyetteydi. Banyoya girdi ve bir kısa duş daha aldı. İşe gitmek için iyi bir gün müydü? Neyse ki nihayet o günün cumartesi olduğunu anlayıp sevindi.
Valizleri açılmış, hediye poşetleri yere dizilmişti. Odaya girenleri hiç duymamıştı. Yorgunluk yüzünden çok derin uyumuş olmalıydı.
Alt kata indiğinde kimseyi ortalıkta göremedi. Mutfağa gidip acıktığını söyleyeceği birilerini aradı. Kimseyi göremeyince şaşırdı ama dolabı açıp kahvaltılıkları çıkartmaya başladı. Dışarıdan gelen sesleri o zaman duydu. Arka bahçede birileri vardı. Pencereye yaklaşıp kimlerin orada olduğunu görmeye çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korkutan Miras
General FictionBüyük bir holding ve onun başında babasından devraldıklarını devam ettiren Necdet Söğüt Genç eşi Esra ve ilk evliliğinden olan aynı zamanda birlikte çalıştığı ikiz kızları... Milyarlarca dolar değerindeki şirketin başı belada... Tehditlerin ardı ark...