2.Bölüm
Yalının bahçesini her mevsim seviyordu ama birincilik kesinlikle ilkbaharın olurdu. Tüm tomurcukların patlamaya hazır hale geldiği zamanı daha çok seviyordu. Yeni ekilmiş mevsimlik çiçek tarhlarının arasından geçip küçük söğüt ağacını da arkada bırakıp erguvanın pembe ile lila arası çiçeklerini en iyi yerden görecek şekilde yerleştirilmiş masaya ulaştı.
Babası, bir yandan cam bardaktaki çayını yudumluyor, bir taraftan da elindeki raporu okuyordu. Kendilerinin aksine çayını asla fincandan içmez, bilgisayar ekranından bir şeyler okumaya katlanamazdı. 'Ağaçlar senin yüzünden kesiliyor' diyen kızlarına her sene ektirdiği ağaçların sertifikasını yolluyordu.
Necdet Bey, başını kaldırmadan "Uyandı mı?" diye sordu.
"İner birazdan."
"Tamam, hadi sen de başla artık kahvaltına. İki lokma ile kalkamazsın. Yediğini görmek istiyorum."
"Merak etme, çok açım ve her zamanki gibi kuvvetli bir kahvaltı yapacağım."
"Kuş kadar yiyorsunuz, sonra da çok yedik diyorsunuz."
"Sağlıklı besleniyoruz baba. Merak etme inan çok doyuyoruz. Bak Süheyla Hanım, yumurtalarımızı getirdi bile."
Bahçe kapısından çıkmış olan orta yaşlı kadının üstünde görevli olduğunu belli eden bir üniforma yoktu. Aksine çok şık bir elbise vardı. Ev ile birlikte hayatlarına girmişti. Elbette onda karar kılınana kadar denenmiş birkaç beceriksizden sonra. O gün bu gün işini hakkıyla yaptığını hep ispatlamıştı. Krem rengi elbisesi fazlaca yuvarlaklaşan hatlarını gizleyemiyordu.
"Süheyla Hanım, seni de dengeli beslenme programına alalım. Kilo alıyorsun." diyen Sedef'e ters bir bakış atıp, "Teşekkür ederim, ben kendimi tombul seviyorum." diyerek elindeki haşlanmış ve kabukları soyulmuş yumurtayı zarif bir hareketle tabağına aktardı. Henüz merdivenlerden inen Mine'nin tabağına da diğerini koyup bu kez çaylarını koymak için hareketlendi.
Beyaz elbisesinin üstüne kısa lacivert keten ceket giymiş olan Mine az önce yataktan kazınarak kalkmış genç kıza kesinlikle benzemiyordu. Masanın başında oturan babasının yanına gidip yanağını öptükten sonra, "Az önce senin bu çirkin kızın bana senin de benden nefret ettiğini söyledi." dedi.
"Ah yani sen, yine benden nefret ettiğini söyledikten sonra mı?" Orta yaşlı adam, elindeki gazeteden başını kaldırmadan konuşuyordu. Sesindeki sahte kızgınlık üç kadının da gülümsemesine neden oldu. Mine çabucak yüzündeki gülümsemeyi silip "Aaa ben öyle bir şey söylemiş olabilir miyim? Hiç sanmıyorum! Eminim Sedef uydurmuştur." diyerek ikizinden yana alaycı bir bakış attı.
"Otur, kahvaltını et ve Sedef'i suçlamaktan vazgeç, -de ekini kaçıracağımı sanmıyordun herhalde?"
Sedef'in hafif kahkahasına yeni bir ses daha katılmıştı. Necdet beyin ikinci eşi Esra!
Esra, neşeli sesi ile herkese günaydın dedikten sonra masadaki yerine geçti.
Mine, yakalanmış olmanın sahte hüznünü yaşarken yerine oturup tabağındakilere hoşnutsuz bir bakış attı. O kadar alkolden sonra midesine bunları sokmak ne kadar akıllı bir hareket olacaktı acaba?
İkiz kızlar ile üvey anneleri arasında sadece beş yaş fark vardı. Babaları o kadar genç bir kadın ile evlenmek istediğini söylediğinde kızların tepkisi yeni bir para avcısının babalarını tuzağa düşürdüğü yönünde olmuştu. Esra'yı tanıdıktan sonra ikisinin de fikri değişmişti. Kızlar ile arası abla kardeş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Korkutan Miras
General FictionBüyük bir holding ve onun başında babasından devraldıklarını devam ettiren Necdet Söğüt Genç eşi Esra ve ilk evliliğinden olan aynı zamanda birlikte çalıştığı ikiz kızları... Milyarlarca dolar değerindeki şirketin başı belada... Tehditlerin ardı ark...