Bölüm 9

11K 784 30
                                    


9.Bölüm

"Bu adamın inat edeceğini bilmiyor musunuz? Karşı teklif vermek bu kadar zor muydu?"

Telefonun ucundaki büyük patronun sağ kolu o kadar sinirlenmişti ki kilometrelerce uzaktan bile sesindeki kızgınlık kulağını yakıyordu. Bunu zaten bekliyordu. Gece yarısı olmasını beklemiş, keyifli bir akşam yemeğinden sonra kendisini duyacaklarına daha hazır hissetmişti. yine de adamın sesinin duvarlarda bile yankılandığını söylese abartmış sayılmazdı.

Zevkle döşenmiş evinin, muhteşem manzarayı gözler önüne seren pencerelerinden bakarken görebildiği tek şey kendi yansımasıydı. Bu berbat konuşma bittiğinde bekli de çıkıp kendini balkondan aşağı atmalı ve tüm bunları geride bırakmalıydı... Tabii yaşamayı ve bol parayı bu kadar sevmese, yapabileceklerini bilmese bu bir çözüm olabilirdi. Oysa telefonu kapattıktan sonraki ilk işi yeni bir plan yapmak olacaktı. Sağ kol ne kadar kızarsa kızsın, o da, kendisi de Necdet Söğüt'ün yapısını biliyordu. Adam bir karar verdiğinde hatasıyla sevabıyla o kararının ardında duruyor, cezası neyse çekiyordu. Ki zaten hatalı verdiği çok nadir görülen bir olaydı. Üstelik bu kadar büyük çapta bir hata hiç yapmamıştı. Tüm araştırmalar bu bilgileri doğruluyordu. Şu an tartışılan konuda, kendisi taraflardan biri olmasa adamın yine çok doğru bir karar verdiğini söylerdi. Ama o karar tüm planlarını bozduğu için yeni bir karşı atağa geçmeliydi. Yutkunup, telefonda yanıt bekleyen kişinin daha da kızdıracağını bildiği cümleleri sıralamaya başladı.

"Hayır, elbette zor değildi, ama biliyorsunuz çok inatçı bir yapısı var. Fazla ısrarcı olmadık. Bir sonraki teklifimizi itiraz edemeyeceği şekilde yapacağız."

"Yani?"

"Bize verilen en üst limite çıkacağız. Bu kadar yüksek kârı kendi işletse bile iki üç seneye ancak elde edeceğini bilir. O yüzden bir sonraki teklifimiz için hazırlıklarımızı tamamladık bile." Aklına gelenleri o an sıralarken mantıklı olduklarına inanıyordu.

"Ya yine kabul etmezse?" Büyük ihtimalle etmeyecekti. İkisi de bunu biliyordu.

"Eder, edecektir. Bu arada bazı paravanları üstlerine salacağız. Fiyat kıracaklar ve bizim teklifimiz daha cazip olacak." Belki de çözüm gerçekten bu kadar basit olacaktı. Tek sorun vardı, adam zaten o madeni satmaya ihtiyaç duymuyordu. Ne gemilerini batırmak, ne fabrikalarını yakmak paraya ihtiyaçlarının olmasını sağlamazdı. Sadece cazip bir teklif ya da...

"Sen hala bu adamın para ile kandırılabileceğini mi sanıyorsun?"

"Herkesin bir fiyatı vardır."

"Saçmalama. Türkiye'nin en zenginleri listesinde ilk ellideki adamlardan birinden bahsediyoruz. Ne fiyatı?"

Telefonun görüntülü olmadığına şükredip gözlerini devirdi. Sonra da sakin ve iç donduran bir tonla yanıtladı.

"Fiyat her zaman para değildir! İki güzel kızı, bir genç karısı var..."

*****

Gecenin ilerleyen saatlerinde Mine yatağına uzanmış akşamı düşünüyordu;

Yiğit'in veda edip ayrılmasından sonra babası çalışma odasına girmişti.

Sedef'in de henüz yatmaya niyeti yoktu. Tüm uykusuzluğuna rağmen kendisi de yatmayı düşünmüyordu. Canı sıkılmıştı. İkizinin yüzüne bakıp asık suratını görüp gülmesine hala sinir oluyordu. Ne vardı gülecek? Adam geziye gitmeyi bile külfet görmüştü işte!

Sedef'e söylediği cümleyi anımsadı.

"Hiç gülme, adam seninle gidemeyecek diye sinir oldu. Aman iyi tamam al senin olsun."

Korkutan MirasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin