Bölüm 28

7.1K 565 31
                                    

Sedef, tekerlekli sandalyede oturuyor, Mine onu itiyordu. Esra'nın yattığı üniteye geldiğinde, hemşireler onları odaya almışlar, üçünü yalnız bırakmışlardı.

Birkaç gün öncenin neşeli, güler yüzlü, sağlıklı ve mutlu kadını neredeyse çarşaflar kadar beyaz bir renkle, her yerinde makinelere bağlı olduğunu belli eden kablolarla yatıyordu. Nefes almasını sağlayan maskenin ardından bile dudaklarının morluğu rahatsız edecek kadar koyuydu.

Esra'nın çarşafın üstündeki elini tutan Sedef, cam kırıklarının ve metallerin yaptığı yara izlerine baktı bir süre. Esra'nın artık geri dönüşünün neredeyse imkansız olduğunu söyleyen doktorlara inat makinelere bağlı da olsa yaşamaya, bebeklerini yaşatmaya devam edişine şükran duydu. Onlardan birer hatıra olacak kardeşleri de hayata tutunuyordu.

Yatağa iyice yaklaşıp diğer eliyle de Esra'nın karnındaki bebekleri hafifçe okşamaya başladı. Sanki onu hissetmiş gibi elinin altındaki bebeklerden birinin hareketlenmesi ile tedirgin olup elini çeken Sedef, merakına yenilip yeniden elini uzattı. Evet, tekme atıyordu. Ne annesinin ne de babasının artık hissedemeyeceği bu duyguyu Sedef yaşıyordu.

Gözlerinden süzülen yaşlara aldırmadan yatağın kenarına dayandı. "Üzgünüm. İnan çok üzgünüm, Esra. Seninle ve babamla uzun yıllar, güzel günler geçiremediğimiz üzgünüm. Seni yaşatmaları için ne gerekiyorsa yapacağım. Keşke bize dönebilsen. Belki bir mucize ama onun için de dua ediyoruz. Sen ve bebeklerini bekliyoruz. Doktorlara bakma, neler duyuyoruz biliyorsun..."

Elinin altında bir hareket daha olunca Mine'ye döndü. "Gel ve hisset, tekme atıyorlar."

Mine, şaşkın bakışlarla yatağa yaklaşıp elini kardeşinin yanından Esra'nın karnında gezdirmeye başladı. O da fark etmişti tekmeyi. Buruk bir gülümseme ile baktı kardeşine. Sonra genç kadının kulağına yaklaşıp mırıldandı. "Esra...Her ne olursa olsun, ben de Mi..." Ölmek üzere olan birine yalan söyleyemeyecekti. "Ben ve kardeşim, bebeklerini, kardeşlerimizi koruyacak ve kollayacağız. Sizin yerinizi tutamasak da onlar için en iyisini yapacağız. Kardeşlerimize de çok iyi bakacağız. Yeter ki sen onları bize emanet edecek kadar hayata tutun."

Odadan çıkmaları gerektiğini söyleyen hemşirenin sesi ile kendilerine geldiler. Mine yine tekerlekli sandalyeyi iterek kardeşini dışarı çıkarttı. İkisinin de yanakları ıslaktı. Hemşireye bebeklerin ne zamandan beri hareket ettiğini soran Sedef'e şaşkın gözlerle baktı genç kadın. "Hareket mi ettiler? Hemen kontrol ediyoruz. Çok güzel bir haber bu. Kalp atışı alıyorduk ama günlerdir hareketlerini yakalayamamıştık."

Odaya geri döndüler. Binnur, kızların kızarmış gözlerine ve burunlarına bakıp iç çekti.

"İyi mi Esra?"

"O da bebekler de çok iyi. Tekme attılar. Ya da biri attı, o kadarını anlamadık ama ikimiz de hissettik."

"Oh iyi, sevindim. Ben kafeteryaya iniyorum. Size bir şeyler getireyim mi?"

Kapı ardından kapandıktan sonra ikizler bir süre birbirine baktı. Sedef, kardeşinin gözlerindeki korkudan rahatsız olup sordu. "Seni bu kadar korkutan ne? Neler oluyor Mine? Bana niye anlatmıyorsun? Benden ne saklıyorsun?"

Mine, kardeşinin bir şeyler yakalayacağından emindi zaten. Yine de onu kaybetmeyi göze alamayacağı için aklına ilk geleni söyledi. "Korkuyorum tabii. Çocuklar hangi ablasının Mine, hangisinin Sedef olduğunu bilmeden mi büyüyecek?" Ağlayan gözlerinde bu kez muzip bir gülümseme oluşmuştu. Havayı dağıtmaya çabaladığı belliydi. Çünkü sesinde hala gözyaşlarının titrek dökülüşü vardı.

Korkutan MirasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin