Bölüm 37

6.9K 578 95
                                    


Genç kız, baş komiserin odasını terk ederken biraz hafiflemiş gibi hissediyordu. İlk kez birine şüphelerinden bahsetmişti. Üstelik karşısındaki kadın ilgi ile dinlemiş ve gerekenleri yapacağını söylemişti. Bu bile rahatlamak için büyük bir adımdı. Neler olduğunu anlamadığı bir karmaşa içinde ikizi ile arasına giren bir sürü olay yaşıyordu. Anlatırken aklına gelen küçük küçük anıları da ekleyince oldukça büyük bir dert olduğunu kavramıştı. Şimdi tek isteği gerekli izinlerin çabucak alınması ve kardeşinin bu akşamdan itibaren korunmasıydı. Belki yanılıyordu ama bunu anlamak için kardeşini kaybetmeyi göze alamazdı.

Telefonun sesi ile düşüncelerinden sıyrıldı. Fark etmeden otoparka kadar ulaşmıştı bile. Arabaya binmeden önce yanıtladı çalan telefonu.

"Merhaba Fırat." Neden aramıştı acaba? Uzun süre geçmişti son görüşmelerinin üstünden.

"Merhaba, geçmiş olsun mu demeliyim, başınız sağ olsun mu bilemedim. Yeni öğrendim olanları."

"Teşekkürler." Sesinde soru tınıları vardı ve bunu anlayan Fırat, konuşmaya devam etti.

"Şirkete yakın bir yerdeyim. İşin yoksa öğlen bir yemek yiyelim diyorum. İşin yoksa dedim ama aslında biraz iş konuşmamız gerekiyor. Müsait misin?"

İşte bu gerçekten tuhaf bir konuşmaydı. "Anlamadım?"

"Anlamadın mı? Aç mısın, yemek yerken biraz iş konuşalım mı diye sordum. Bunun neresini anlamadın?"

Tam, 'haftalardır sesin çıkmıyordu' diyecekti ki kendini tuttu. "Olur, ben de daha yemek yemedim. Yeri söyle!"

*****

Buluşacakları lokanta şık ve pahalıydı. Arabayı girişe yönelttiği anda valeler kapıya çıkmıştı. Öğlen yemeği için bile rezervasyon gereken bir yerdi ama onun için geçerli bir kural değildi. Vale arabayı götürürken kapılar açılmıştı bile. Görevliler her zaman oturduğu masaya yöneltirken bir misafiri olacağını bildirip adını verdi. Sonra da etrafa kısa bir bakış atıp tanıdıkları ile kısaca selamlaştı. Uzun zamandır görmediği bir çiftin masasına uğrayıp kısa bir konuşmanın ardından masasına yöneldi. Kendisini takip eden görevlinin sandalyesini tutmasının ardından nihayet yerine oturmuştu. Babasının bu tarz ortamlardaki kısa süreli ilişkilerin sıcak tutulması ama asla ateşinin yükseltilmemesi gerektiğine dair söylevlerini anımsıyordu. Zaten iş ortamında kiminle nasıl konuşulması gerektiğini küçük yaştan itibaren öğrenmişlerdi.

Fazla beklemesine gerek kalmamıştı. Fırat kapıdan girmiş, gösterilen masaya yürüyordu. Büyük salondaki ihtişama pek aldırış etmediğini belli eden vücut dili ile o da ortama uyum sağlamıştı. Belki de daha önce babası ile belki de başkalarıyla gelmişti buraya! Masaya geldiğinde kısaca el sıkıştı ikili. Sedef, daha fazlasını beklediğini anlayınca kendisine kızdı. Yerine otururken, "Beklettim değil mi? Küçük bir kaza vardı ve onu aşmak ne yazık ki uzun sürdü." diyen Fırat samimi gözüküyordu.

"Önemli değil, ben de beş dakika kadar önce geldim."

"Toplantın mı vardı?"

"Sayılır, küçük bir işti."

"Anladım. Burnumu sokmamalıyım."

"Nasılsın? Yoğun sanırım işler!"

"Evet, bu aralar çok sık şehir dışına çıktım. Hatta bir ara yurt dışında bir eğitim bile verdik."

"Ne zaman?" Nedense bu bilgi merakını uyandırmıştı. Yurt dışı dendiğinde tüm alıcıları devreye giriyordu. Onun bu eğitimler için gittiğini biliyordu ama tarihleri elbette ki anımsamıyordu.

Korkutan MirasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin