Sen bana aldırma... Birazdan yok olur giderim ben. Sensiz de yaşarım hem. Sabahları çayımı kendim demlerim, yumurtalı ekmeğimi de kendim yaparım...
Sanma ki sensiz tadı çıkmaz pazar sabahlarının. Uyurum öğlene kadar, bir sağa dönerim bir sola. Seni solumda görmesem de olur. Bilirim, or(a)dasın. Sol elimi avucuma alır öyle uyurum. Belki bölünür uykularım, belki yorgun uyanırım. Arada ölmeyi düşünürüm sensizlikte. Anlamsızlaşır papatyalar ve kediler... Mavi, griye döner... Her şeyin alevi söner. Yaşarım... Sorarlarsa "Yaşıyorum." der geçerim. Yalandan gülümserim, saçma sevinçlerim olur...
Demek ki ölüm de aşk gibi aniden oluyormuş. Yeni fark ettim. Öleceğini bilemezdim ki. Bir gün sana dokunamayacağımı hiç düşünmedim ki... Bir evimiz olur, bir kedimiz ve ikimizi sığdıracak bir koltuk. Bunlardı hayalim... Daha " Ölürsek birlikte ölelim..." kısmına gelememiştim. Ağlayamıyorum. Çünkü yokluğun nasıl bir şey bilmiyorum. Şaşkınım. İdrak edemiyorum, bir daha çocuksu sesini duyamayacağımı. Her an konuşacakmışsın gibi geliyor. Saçma bir şaka gibi. Yokluk böyle bir şeymiş.Anlamsız...
Ama üşüyorum şimdi. Sıcaklığın gitti ya göğsümden, ciğerim üşüyor. Biraz daha kalsan olmaz mı? Ya da bende seninle yatsam. Bir koltuğa sığanlar bir mezara sığamaz mıymış?
Dedim ya sen bana aldırma. Birazdan yok olur giderim bende...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ İNSANLAR
Short StoryEvren dengesizlikler üzerine kuruluyken biz insanoğlundan dengeli olmamız beklenemezdi. Çünkü "umut" denen şey her zaman dengemizi bozmaya yetti. Bizi hayal kırıklıklarına ve boş ümitlerin içine itti. Neden sonra konuşmasını öğrendiği gibi...