Beni bırak bu köhne şehirde, sen git... Alıştım ben buraların isli havasına, kimsesizliğine. Sen zaten niye geldin ki bu şehire. Ne güzel mutsuzdum kendimce. Köşebaşlarında içerdim, sigarayı derin derin çekerdim ciğerlerime. Çok bağıran seyyar satıcıya küfrederdim, kaldırımdan giden motorsikletlere... Her şey boktandı... Seni ciğerlerime çekene kadar... Parfüm kokmazdın sen. Papatya kokardın, çocuk kokardın. Sesinde kaybolurdum ben senin.
Sen git en iyisi! Bana bir haller oldu seni gördükten sonra. Sever oldum bu şehri. Hiç sevmediğim adamlara bile selam verir oldum. İs kokusu bile seni hatırlatıyor bana. Sen git! Yabancı ol. Ellerim çirkinleşsin yine. Bilirsin ellerim bir tek seninle güzel ve ellerinden alamıyorum ellerini. Gülüşün unutturuyor bana tüm acılarımı, çocukluğumu hatırlatıyor. Gecelerde yıldızlarda değil de senin gözlerinde kaybolur oldum. Oysaki bir tek yıldızlarını severdim bu şehrin. İs pus içinden kendini göstermeye çalışan yıldızlarını... Şimdi gözlerin var, içinde kaybolduğum.
Sen en iyisi git! Geç olmadan, hüzün ve ayrılık bizi bulmadan git. Büyüsü bozulmadan git! Beni bırak kendimle. Yine söveyim köşe başlarında seyyar satıcılara. Boğazlarım ağrısın isten... Ya da kal. Bahçeli bir evimiz olur, yaşarız orada son nefesin zamanı gelene kadar. Ama n'olur; gideceksen bugün git.
Ben, sen olmadan git!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ İNSANLAR
Short StoryEvren dengesizlikler üzerine kuruluyken biz insanoğlundan dengeli olmamız beklenemezdi. Çünkü "umut" denen şey her zaman dengemizi bozmaya yetti. Bizi hayal kırıklıklarına ve boş ümitlerin içine itti. Neden sonra konuşmasını öğrendiği gibi...