+ Sıkı tut, bırakma!, dedi içinden bir ses.. Giderse ruhunda onunla birlikte gider, unutma!, diye de ekledi.
- Kadın gözlerine bakamıyordu adamın, biliyordu o zaman gidemezdi. Zaten onun gözleriydi şimdiye kadar kalmasını sağlayan. Gözleri dudaklarına takıldı. Ne çok öpmüştü bu dudakları, ne çok parmaklarını dolaştırmıştı.
+ Gözlerime bak, gözlerime!, yüreği bu cümleyi haykırıyordu adeta adamın. Biliyordu, bir kere baksa gitmeyecek; gidemeyecekti kadın. Kavramıştı kollarını lakin çok sıkamıyordu, canını acıtmaktan o kadar çok korkuyordu ki. Ama gitmesinden daha çok...
- Çok yakındı kadın. Adamın kokusu sarmıştı dört bir tarafını. Sanki bir çift el değil de çelikten bir ağ tutuyordu kadını. "Herkes gider..." diyordu içindeki ses. Ama kalbi o kadar hızlı atıyordu ki zar zor duyuyordu bu sesi.
+ Avuçlarının içinde kadının tenini hissediyordu adam. "Ben bir daha dokunamazsam bu tene, hissedemezsem sıcaklığı bir daha huzuru bulamam.." diyordu içindeki ses. Dağınıktı kadının saçları ve rayihalar saçıyordu etrafa. Nefesi kesiliyordu adamın.
Saniyeler asırlar gibi geçiyordu adeta. Etrafta bir dünya vardı, evet. Ve de dönüyordu. Ama onlar öylece duruyordu. Adam bırakamıyor kadınsa isteksiz olarak kaçmaya çalışıyordu. Kısır döngü, arap saçı... Ne kadar imkansızlığı anlatacak kelime varsa can buluyordu. Vuslat da ayrılık da aynı derecede imkansızlaşıyordu. Yeryüzünde bir tek onlar duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ İNSANLAR
Historia CortaEvren dengesizlikler üzerine kuruluyken biz insanoğlundan dengeli olmamız beklenemezdi. Çünkü "umut" denen şey her zaman dengemizi bozmaya yetti. Bizi hayal kırıklıklarına ve boş ümitlerin içine itti. Neden sonra konuşmasını öğrendiği gibi...