Acını o kadar çok içime attım ki. Ne şarkı dinleyebiliyorum ne de bir satır yazı okuyabiliyorum. Korkuyorum sen çıkacaksın bir sözde ya da bir satırda diye. Kimseye adını soramıyorum birisi adını taşıyacak diye. Aniden kötü bir his çöküyor sen aklıma geldiğinde yüreğime. Kafam uyuşuyor, düşüncelerim kayboluyor. Ayrılık üzmüştü beni yeteri kadar zaten. Ama bir başkasını sevebilmendi beni mahveden. Ne bir sözün ne de bir duble rakının tesellisi var buna. Yine eskisi gibiyim. Düşünmekten korktuğum duyguları aklımdan siliyorum. Unutkanlığım artacak biliyorum. Adımı unutsam ya! Hatırlamasam benliğime dair hiçbir şeyi. Çünkü senin izlerin var her an'ımda... Ağlasam çözüm değil. Geçmiyor bu aniden gelen hislerin yıkıntıları. Göğüs kafesim daralıyor, nefes almak zorlaşıyor. Suskunluğum artıyor, gözlerim dalıyor. İnanır mısın iyi anılar bile acıtıyor insanın canını. Özlemden değil. Tamam özlüyorum ama ondan değil. Hani ben sarıldım ya sana, o da sarıldı. Ben öptüm ya gülüşünden, o da öptü... Güldün ya bana çocuk çocuk utangaç ve şarkılar söyledin; çocuk şarkıları... Ona da söyledin. Bu yakıyor canımı... İstediğin kadar düşman ol bana ya da hiç sevmemiş...
Buraya kadar yazabiliyorum. Mektubun devamı yok çünkü tarifi yok. Neye benzetsem bu acıyı yararı yok. Keşke bir tarifi olsa ya da hiç bilmemiş görmemiş olsam da bu kadar acımasa yüreğim. Öylece bitsin bu mektup. Sen okuma olur mu bunları?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ İNSANLAR
KurzgeschichtenEvren dengesizlikler üzerine kuruluyken biz insanoğlundan dengeli olmamız beklenemezdi. Çünkü "umut" denen şey her zaman dengemizi bozmaya yetti. Bizi hayal kırıklıklarına ve boş ümitlerin içine itti. Neden sonra konuşmasını öğrendiği gibi...