Kolay değil tüm yaşanmışlıkları görmezden gelmek; farkında olmalıydın bunun. Çünkü n'aparsan yap tüm yollarımı ve alışkanlıklarımı değiştirsem de karşıma çıkıyorsun. Hiç olmadı bir klavyenin kelimeleri tahmin etme özelliğinde sana hitap ettiğim sözler çıkıyor. Bu mektubu yazarken bile... Kimseye "napıyon", "sağ ol", "eve geldim ben" yazamıyorsun... Tabi bunlardan kurtulmanın yolları var. Her şeyi temize çekmek. Onu da yapıyorsun ama işte o anı dediğimiz şeyler öyle bir yerde karşına çıkıyor ki elin kolun bağlı kalıyor. Mesela tüm kedi nüfusu görmezden gelemezsin ki. Ya da tüm şehri yakamazsın İmparator Nero gibi... Sanırım bende o alışkanlık dedikleri şey yok. Ben alışamıyorum bir insanın yokluğuna. Zaten anlamıyorum da tüm hücrelerine işleyen birisini nasıl yok sayabildiklerini. Ama sen bunu çok güzel başardın. Başka kollarda avunabildin. Ben dokunamazdım. Midem bulanırdı senden başkasına dokunsaydım. Oysa ben seni hiç tanımadan önce de seviyordum. Hayata dair tüm yaşanmışlıklarım tüm hatalarım tüm çektiğim çilelerin sonundaki ödüldün bana... Dikkat edersen kendimden bahsediyorum. Çünkü o ellerin artık karşımda durmuyor öylece. Öpemiyorum gülüşünden. İnan hayal etmek daha kötü oluyor. Cehennemde bir damla suya muhtaç olmak gibi bir şey bu.
Nasıl olacak bu böyle bilmiyorum. Dayanamıyorum yokluğuna. O kadar benimlesin ki senden ayrı kalmak bana bu dünyada cehennemi yaşatıyor. Ölemiyorum, yaşayamıyorum da. Söyle n'apıcam ben şimdi?
Not: Öptüm gülüşünden. N'olur başkası öpmesin. Orası benim mabedim!
-- Fatih Alıç
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İÇİMDEKİ İNSANLAR
القصة القصيرةEvren dengesizlikler üzerine kuruluyken biz insanoğlundan dengeli olmamız beklenemezdi. Çünkü "umut" denen şey her zaman dengemizi bozmaya yetti. Bizi hayal kırıklıklarına ve boş ümitlerin içine itti. Neden sonra konuşmasını öğrendiği gibi...