Hayat donuktu. Herşey geride bırakılmış bir senaryodan ibaretti. Hayat bu ev için bitmişti.
Sekizinci sigarayı yaktım.İki parmağımın arasında ki uzun sigarayı soluk sarı eve doğru tuttum.Artık yeşile dönüyor gibiydi.
Sevgili sigaramın ucunda tüten ev , çökmüştü. Çökmüş , soğumuş ve yalnız.
Ah , çok yalnızdı.
Ağlamak istedim.Göğüs kafesimde bir dolu gözyaşı biriktiriyordum ama - ne zaman olduğundan emin değilim- sanki göğüs kafesim ve gözlerim arasında ki bağlantı kopuk gibiydi.
Ağlamayalı ne kadar olmuştu ? Çok..
Annem öleli çok olmuştu ve ben üvey babamın yanında kalmak zorunda olduğum için çok ağlamıştım. O da ağlamıştı. Kısa bir süre. Sonra siyah saçlı , havalı bir kadınla eve gelip bana yeni annem olduğunu söyledi.
Yeni annem sofraya oturduğunda peçetesini dizlerine serer ve yemekten sonra naneli çay içerdi. Tanrı biliyor ya , parmaklarıyla ağzını temizleyen üvey babam o kadından sonra daha kibar bir şekilde yemeğe başlar olmuştu.
Beni sokağa atmayan üvey babama , her çocuğun bir tane annesi olduğunu söylediğimde saçlarımı okşayıp istisna bir çocuksun demişti. İstisna ve özelsin.
Çok geçmeden yeni annemin çok parası olduğunu öğrendim.Bana her akşam üvey babamı annem gibi öptükten sonra bir süprizi olduğunu söylerdi. Çikolatalar , şekerlemeler alır eğer iyi notlar alırsam , büyük kırmızı bir arabayla beni ödüllendirmekten çekinmeyeceğini söylerdi.
Susar ve şekerleri izlerdim. Annem şekerlerin dişlerimi sevmediğini söylemişti. Bu yüzden onları saklar okulda ki Kelsey'e verirdim.Kelsey bir seferinde bana hiç parasının olmadığını söylemişti. Benimde yoktu , yeni annem gelene kadar.Kelsey'i hiç öğle yemeği yerken görmediğim için bütün şekerlerimi ona verdiğimde çığlık atmıştı. İşte o an , sekiz yaşımda falandım , kızların korkunç olduğunu anlamıştım.Sürekli birbirleri hakkında konuşur , biz erkekler için yarışır ve birbirlerine gülümserlerdi. Daha o zamanlar , sahte gülümsemeleri tanırdım ve bir zaman sonra .. büyürken etrafımda ki bütün gülümsemelerin sahte olduğunu anlayacaktım.
Kelsey yanağıma bir öpücük bırakarak teşekkür etmiş ve sınıfa doğru gitmişti. O gider gitmez yanağımı silmiştim.
Bir süre sonra yeni anne , bavullarıyla bizim evimize geldi. Üvey babamın gazeteliğinin ve annemin mor berjerinin yerini değiştirdi. Eskimiş berjeri atmak istediğinde , onun odama ait olduğunu söyleyerek mor berjeri kurtarmıştım. O günden bu yana en sevdiğim renkti mor.
Zamanla evdeki her şey yer değiştirmişti ve bütün eve yayılan annemin hatıraları yavaş yavaş benim odama doluyordu. Neyi atmak istese elinden alıp odama saklıyordum.Yatağımın altını depoya dönüştürmüştüm.Yeni anne onları gördü ve çok pis olduğumu söyledi.Orada böcekler oluşabilir demişti. Hepsini aldı ve garaja götürdü. Pis diye aldığı annemin eşyalarını garajın en pis köşesinde , motor yağlarının arasına sıkıştırmıştı. Yeni annenin beni sevip sevmediğini bilmiyordum.Üvey babamın da öyle. Sevgiyi ayırt edemiyordum.İnsanlar bana iyilik yaparken neden yaptıklarını anlamıyordum. Sahte gülümsemeleri ayırt edebilirdim ama sevgilerini ayırt edemezdim.Hiç gerçek olduğuna emin olduğum bir sevgi görmedim.
Üçüncü sınıfta Kelsey , bana aşık olduğunu söylemişti. O gün ondan çok korkmuştum ama belki gerçek sevgi korkunçtur diye düşünmüştüm .Belkide korkmak güzel bir şeydi.
Fakat Kelsey , bana aşıkken okula yeni gelen Darwin'i öpmüştü. Sonra Darwin ona benim şekerlerimden daha güzel bir şeyler verdiğini söyledi. Umursamadım. Ona kızların korkunç olduğunu söyledim ama Darwin , benim korkunç olduğumu söyleyerek Müdire Basteard 'e söylemişti. Basteard , memeli canlıları incelerken sınıfa girmiş ve beni odasına çağırmıştı. Kızlardan hoşlanıp hoşlanmadığımı sordu. Onların korkunç olduğunu söyledim. Sonra erkeklerden hoşlanıp hoşlanmadığımı sordu. Darwin , tam bir erkekti. Hoşlanmıyorum , dedim. Erkekler her zaman erkek gibi kokardı. Çikolatalı , keskin deodorant ve ter. Üstelik hepsi bir şişeyi kullanıyordu. Darwin her gün çantasında getirir , bütün erkekler birbirine sıkardı.
Ben kimseden hoşlanmıyordum.
Sigaram yavaşça tükenerek küçülürken eve bakmayı kestim ve sigaramdan derin bir nefes çektim.Aniden küçüldü. Soğuk hava gömleğimden içeri sızıyordu.Ayaklarımı toprağa batırarak salıncakta ileri geri sallandım. Gökyüzü tamamen açıktı ve yıldızlar tepemde dönüyordu.
Salıncağın halatlarına sıkıca sarıldım.Neden ağlayamıyordum.Ağlamak ne zaman bu kadar zor olmuştu ? Oysa ki ne kadar birikmişti hepsi , içimde , derinde bir yerlerde. Patlarsa , bende patlayacaktım.
Bu yüzden bu sancıyı bastırmak için salıncağa sarıldım.
Herkes bir yerlere gitmişti. Her zaman birileri giderdi ve birileri gelirdi. Ancak ben , vitrinde ki büyükannenin fincanı gibi tozu alınmadan öylece dururdum.
Bu evde ki o fincan bendim. Annem gitmişti , yeni anne gelmişti. Şimdi üvey babam gitmiş , beni yeni annemle bırakmıştı. Bana kötü davrandığı falan yoktu aksine hiç göremediği oğlunun yerine beni koymuştu ama sorun şuydu ki ben , bana para veren kişileri sevmezdim. Sahtekarlığa girerdi bu. Para sevgiye dahil değildi ve o beni mutlu edemediği için çoğu zaman kötü bir anneyim diyerek ağlardı. Bunun nedeni ben miydim yoksa öz oğlunu bırakmak zorunda kaldığı için miydi bilmiyorum ama öz oğlu her kimse, yeni annemi görmek istemiyordu. Bu üvey babam ölene kadar böyleydi. Şimdi bir telefonla üvey anneme ulaşmış ve geleceğini söylüyordu.
Size söylemiştim.Biri gider , diğeri gelir ve sırada ki gelen kişinin de gideceğini biliyordum.Ben bükannenin fincanıydım.Herkesin gelişini ve gidişini bildiğimden kimseden hoşlanmıyordum.Annelerden , babalardan , erkeklerden , kızlardan...
Belkide ben kendimden hoşlanmıyordum.
Öylece geçen zamanın ardından , tüm bunları düşünürken kamburlaşmıştım ve sigaram tükenmişti. Onu ayağımın altına alarak ezdim.
Üvey babam öldükten sonra bu ev benim olmuştu ama avukat belgeleri elime tutuşturduğunda bu evin aslında hep bana ait olduğunu öğrenmiştim . Bu ev anneme , ondan sonra bana aitti .
Ben onlara bir ev vermiştim ve onlarda bana karşılığında sahte şekerler , arabalar ve sahte ebeveynler olmuşlardı. Oysa ki her zaman üvey babamın beni sahiplendiğini düşünürdüm.
Aniden öfkelendim. Yumruklarımı sıktım. Her zaman benimle kalan salıncağı yumrukladım.
Şimdi benim olan bu eve girmek ne kadarda zordu. O öleli bir ay olmuştu ve ben bir aydır bu eve girmemiştim.
Benim olan bu evi , şimdi üvey annemle ve oğluyla paylaşacaktım. Bir nebze bundan korkuyordum.
Ve belkide ikiside gidecekti.
Belki parçada bundan korkuyordum.
Hayır , ikisinden de çok korkuyorum.
Ellerimle saçlarımı çekiştirdim. Hiçbir yol yoktu.
Kendimi terk edemiyordum ve ben kimseyi terk edemezdim. İnsanlar kaçardı , ben arkalarından bakardım ama hiç terk etmezdim. İnsanlar beni sevmiyordu , onlar gibi gülmeyi bilmiyordum , onlar gibi espri yapmıyordum ve onlar gibi arkalarından birbirlerini gömmüyordum.
Sahtekar olmak istemediğim için kimse beni sevmiyordu.
Bu egoizme dahil mi ? Evet öyleyse bana egoist diyebilirsiniz .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cigarette and Ring | ls.
Fanfiction" Uzun sigaraları severim. " " Yüzükleri severim ." " Sana sigara alabilirim . " " Sana yüzük alabilirim. " " Sadece yanımda da kalabilirsin ? " " Kalırsam bana sigara alacağına söz verebilir misin ? "