90

15 1 0
                                    

kendine hâkim olamayacaktı. Fakat yolunda gitmeyen bir şey vardı. Az önce mutluluğuyla Kemal'in yüreğini okşayan şu gözler, artık sanki bulutların nemine emir geçirir olmuş, hepsini toplamış, gözlerine hapsetmiş gibi duruyor, taşmayı bekliyordu. Çok geçmeden de yatağını yarıp taşan nehir gibi süzüldü gözlerinden. Fakat neden ağlıyordu ki? Kemal hemen dizlerine çökerek çocuğu omuzlarından tuttu. 

"Ama neden ağlıyorsun Yusuf?" 

Çocuk mahcubiyet okunan gözlerle cevap verdi. 

"Ben şimdiye kadar hiç bu kadar parayı bir arada görmedim, bugünden sonra da hep göreceğimi söylüyorsunuz. Ama ben size olan borcumu nasıl ödeyeceğim?" 

Kemal işte bu sefer kendine hâkim olamadı ve onu tutup sımsıkı sardı. Her ikisi de ağlıyor, gözyaşları birbirinin omuzlarını ıslatıyordu. Oysa kemal çocuğu gülerken görmek istiyordu. O anlamadan gözyaşlarını silmeye çalıştı ve kendini zorlayarak da olsa tebessüm etmeyi başardı. Çocuğun da gözyaşlarını silerek cevap verdi. 

"Çok basit. Karneni getirir, hiç zayıfın olmadığını gösterirsin böylece ödeşmiş oluruz. Hem bak ne diyeceğim, mesaiye bir saat kaldı, benim hemen hastaneye gitmem gerekiyor. Söz ver bana; çok çalışıp büyük bir işadamı olacaksın?" 

Çocuk ağlamaktan eser kalan hıçkırıklarını susturmaya çalışarak; 

"Tamam abi, sen hiç merak etme. Ben senin öğrencinim ve söz veriyorum, sana yakışır bir öğrenci olacağım." 

Kemal çocuğun gözlerindeki muhteşem zekâyı ve ışığı görebiliyordu. Kim bilir şu minik çocuk belki ileride koca bir holding sahibi ya da bir fabrikatör olacaktı.

Kızıl SabahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin