95

10 1 0
                                    

Ela oradan söze karıştı. 

"Az önce bir ara, 'Senaryo...' diye sayıklıyordu ama pek anlayamadım." 

Tahir artık çileden çıkmıştı, çünkü ona göre bir dosttan saklanmaya değer bir şeyin bulunmaması gerekiyordu. 

Ben ona bir senaryo yazacağım ama dur bakalım!" dedi.

Kemal ne söylemesi gerektiği hakkında tereddüt ediyor, bir yanı anlatmak için can atarken öteki yanı anlattığı takdirde üzüleceğine ve bunu kaldıramayacağına hükmediyor, bu büyük boşlukta sessiz kalmayı tercih ediyordu. Bir süre sessizlik hâkim oldu. Ela ise konuşmak için kendini zorluyor, fakat yine Kemal tersler diye çekiniyordu. Aslında onun da anlatacağı çok şey vardı. O Tahir'i de Kemal'i de önceden tanıyordu. Fakat nereden ve nasıl, kimse bilmiyordu. Hatta Tahir, Ela'nın onu tanıdığından bile habersizdi. 

Her ikisi de Kemal'e bakıyor, Kemal ise kabahat işlemiş çocuklara has bir tavırla bakışlarını kaçırıyordu. Tahir sanki öğrenme isteğinden vazgeçmiş gibi derin bir nefes alıyor ve kollarını yana salarak, "Neyse, bugün hastasın, daha sonra tartışmaya devam ederiz," diyordu. 

Biraz sonra hemşire girdi içeri. 

"Tahir Bey amcanız ayıldı, görebilirsiniz. Kemal Bey siz de serumunuz bittikten sonra gidebilirsiniz. Bu arada eşiniz gelecekti ama henüz gelmemiş olsa gerek," dedi. 

Hemşirenin son cümlesi herkesi öyle şaşırtmıştı ki üçü de birbirine bakıp duruyordu. Kemal kaşlarını çatarak sordu: 

"Ne eşi? Kimden bahsediyorsunuz?"

Kızıl SabahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin