181

19 0 1
                                    

"Kusura bakmayın, biriyle evlenmek için izninizin olması gerektiğini bilseydim, yanınıza gelirdim! Özel hayatım sadece beni ilgilendirir!"

Kemal'in bu çıkışı savcıyı düşündürmüştü:

"İnsanların özel hayatları bazen bizi de ilgilendiriyor Kemal Bey! Eski nişanlınız Ela Rose'u evinde intihar etmiş halde, yüzü gözü kan içinde buluyoruz ve yapılan ilk tetkikler sonucu sizden bir aylık hamile olduğunu öğreniyoruz. Siz de karşıma geçmiş, özel hayatın gizliliğinden bahsediyorsunuz! Şu an tek şüpheli sizsiniz!"

Ayşe şaşkınlıktan elini ağzına götürüyor, Kemal ise bu haber karşısında put gibi donakalıyordu! Kemal kekeleyerek sordu:

"Ama... Ama bu... Bu nasıl olur?"

Savcı, Kemal'in şaşkınlığının yapmacık bir şaşkınlık olma ihtimalini düşünerek cevap verdi:

"Ben de aynı şeyi size soracaktım Kemal Bey, bu nasıl oluyor?"

Ayşe yerde bir noktaya dalıp öylece bakıyordu. Hiç istifini bozmadan mırıldandı:

"Ben nasıl olduğunu biliyorum!"

Sonra Kemal'e bakıp savcının önünde sertçe bir tokat atarak, "İşte böyle oluyor! Ben seni on bir yıl saf gibi bekleyeyim, sen git el âlemin kızından çocuk yap!" dedi. Sözünü tamamlar tamamlamaz da arkasını dönüp hızla oradan ayrıldı. Kemal onu durdurma düşüncesiyle arkasından gitmeye teşebbüs ettiyse de kapıda duran polisler çıkmasına müsaade etmediler.

Aklının bir yanı Ayşe'yi düşünürken o şimdi nasıl her şeyi tek tek savcıya anlatacaktı? Ama başka seçeneği de yoktu. Nihayetinde oturup iki saati aşkın bir süre savcıyla konuşup olayı anlattı. Savcı ona Ela'nın ölmeden evvel yazdığı yazıyı okuttu. Kemal bunun ne anlama geldiğini düşündü ama ne yaptıysa bulamadı! 

Kemal o gün eve döndüğünde ne Ayşe'yi ne de oğlu Yusuf'u evde bulabildi. Anlaşılan bir Kurban Bayramı daha Kemal'e felaket getirmişti! Ömründeki ikinci kızıl sabahını yaşıyordu bugün, hem de öyle bir kızılından ki! 

Tahir olayın ardından ortalıktan kayboldu ve Eray Bey kendisine daha bir çocukken emanet edilen yeğeninin ölümünden kendini sorumlu hissedip kalp krizi geçirdi. Şu an ise yoğun bakımda tedavisi sürüyor. 

Ela'nın ölümü her şeyle birlikte herkesi de mahvetmişti. 

Kemal hayatının tek varlığını ikinci kez kaybedişinin acısını yaşıyor, aynanın karşısına geçmiş kendi kendine konuşup duruyor ve anlamsız hareketler sergiliyordu. Demek iki bin iki yılından korkması yersiz değildi. 

Aslında olayın iç yüzü tahmin edilemeyecek tarzdan bir şeydi. İşler nasıl da bu denli sarpa sardı bilinmez, kimsenin bahtı kendine gülmedi. Kader demek de bu değil miydi zaten? Bir senaryo yazılır ve biz bu rolü oynamak zorundayızdır. 

Aynı günün gecesi, gecenin bir yarısı Ela'nın kaldığı apartmanın merdivenlerinde, ayyaş bir koku ve sendeleyerek merdivenleri çıkan bir çift topuk sesi dolaşıyordu. Teker teker basamakları çıkıyor, Ela'nın dairesinin önünde duruyor ve ardından zile basıyordu. Ela yatağında doğrulup komodinin üzerindeki gece lambasını yakıyor ve saatine 

Kızıl SabahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin