170

16 0 0
                                    

Kemal'in hatıraları canlanmıştı. İstanbul'a ilk gidişi geldi aklına. Uçağa binerken de biraz duraksadı. Ela bunu fark ettiyse de seslenmemişti. Her ne olursa olsun Kemal'in geçmişi için anlayış gösterecekti. Çünkü acısını anlayabiliyordu. Empati kurmak hiç de zor olmamıştı. Kemal'i bir yangında kaybetme düşüncesi bile Ela'nın anlayış kararını almasına yetmişti.

Otele varmışlardı. Öncelikle yarınki programı gözden geçirdiler. Ardından akşam yemeğinde buluşmak üzere odalarına çekilip dinlendiler. Dinlenmek bu adamın yapabildiği en iyi işti. Ve tabii bu yüzden bu yolculuk işine gelmişti. Aslında bu, İzmir'e ilk gelişiydi. Ama bunu değerlendirecek vakti olacağını hiç sanmıyordu. Akşam yemeğinde Ela'nın isteği üzerine masaya şarap servis edilmişti. Kemal buna itiraz etmeyerek Ela'ya şöyle bir baktıktan sonra gülümsedi:

"Sen iyice şarapçı (!) oldun, demedi deme."

Ela buna çok gülmüştü. Yemek esnasında kahkahalar eksik olmamıştı. Yemek sonrası iki sevgili Karşıyaka'ya vapurla geçip sahil boyunca el ele yürüdüler. Orada bir seyyar fotoğrafçıya rastladılar. Ela'nın isteği üzerine fotoğraf çekilip yollarına devam ettiler. Az ileride de niyetçiyle karşılaştılar. Niyetçinin tavşanı bir niyet çekip onlara verdi. Niyetlerinde bir ömür beraber ve mutlu yaşayacakları yazıyordu.

Çok güzel dakikalar geçiriyorlardı ama artık saat gece yarısına demir atmak üzereydi. Son vapurla tekrar Alsancak'a geçip otele gittiler. İkisinin de uykusu yoktu. Kemal'in odasının önüne geldiklerinde Ela içeri girmek için müsaade istedi. Biraz daha oturup muhabbet ettiler. Bir ara Ela başını Kemal'in kucağına yaslayıp onu izleye koyuldu:

"Nasıl böyle sevdirebildin kendini?"

Kemal gülümsedi, Ela'nın saçlarını okşarken cevap verdi:

"Ben bir şey yapmadım, asıl sen nasıl bu kadar kısa bir zamanda bu kadar sevdirebildin kendini?"

Ela aldığı bu cevap karşısında gülümsüyor, Kemal'in, saçlarını okşayan elini alıp avucunun içini öperek teşekkür eder gibi bakıyordu:

"Biz tamamız. Hiçbir zaman eksilmeyelim olur mu?"

Bu sözünün hemen ardından tekrar doğruluyor, Kemal'in gözlerine bakıyordu. Birbirlerine çok yakınlardı, nefeslerini bile hissedebiliyorlardı. Ela bir an Kemal'in dudaklarına küçücük bir öpücük kondurarak sordu:

"On beş gün önce farkında olmadan yaşadığımız geceyi tüm farkındalığıyla tekrar etmek ister misin?"

Kemal'in kalbi bu soru karşısında inanılmaz bir ritimle atmaya başladı. Nefesinin hafif sıklaştığı, o sessiz ortamda bariz bir tonla duyulabiliyordu. Kısa bir süre konuşamadı. Ardından kararını vermişti. O an, Ela'nın dudaklarıyla bütün oldular. Suya susamış gibi bir birlikteliğe şahit oluyordu şu otel odası. İkisi de birbirini deli gibi arzuluyor ve bu gece tüm bu arzuyu bilerek yaşamak istiyorlardı. Doğal kıyafetleri giderek yapaylarından kurtuluyor ve özgürlüklerini ilan ediyordu. Kemal bir yandan kollarındaki bu dünyalar güzeli kızla beraber olduğu için ne kadar şanslı olduğunu düşünüyor, öte yandan kaderinin verdiği bu armağan için, karşılığında ondan neyini alacağını merak eder oluyordu. Elleriyle Ela'nın tenini kulaç kulaç geziyordu. Her bir karışta ayrı bir heyecan ve her bir adımda daha bir tutkuyla alevleniyordu bu aşk oyunu. Odanın pencereleri eteklerini kapatmış, içerideki mahremiyetin zerresinin dahi dışarıya kaçıp israf olmasına mani oluyor gibiydiler. İşte şu iki âşık, geç saatlere kadar aşkın zirvesinde bir kar misali eriyip tükendiler...

Kızıl SabahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin