118

13 1 2
                                    

birkaç yazma, bir bone, bir eşarp, bir deste kadar kâğıt ve birkaç eşya daha... Hepsi artık gözlerinin önündeydi. Fakat bu görünürlük onu tatmin etmiyordu. Dahasını görmek istiyordu. Ya da belki sadece gözünde canlandırıp o canlılıkta can bulmaktı tek arzusu. 

Kâğıtları teker teker karıştırıyor, yıllar önce yazdığı yazıları tekrar okumak, sıkılmadan her birinde tekrar yaşamak için sabırsızlanırcasına hızlı hareket ediyordu. Doksan bir yılına dek sürekli yazı yazan, yazmayı seven bir kalem aşığıydı. Ve bu aşkı tekrar teneffüs etmek istedi yüreğine. İlk olarak, yazdığı son yazı çarptı gözüne, tekrar yazar gibi hatta tekrar yaşar gibi okudu yeniden: 

"Sanırım bu son otobüs seyahatim olacak. İşte bir son daha, tıpkı iki yıl önceki gibi, hatta tıpkı dün gibi. İnsan kelimesinin anlamını bu kadar yitirdiğine daha önce hiç rastlamadım. Belki de ilk kez bu kadar anlam buluyor bilmiyorum, ama bunu fark edecek durumda değilim. İnsana neden bu ismi koymuşlar acaba? Anlamı nedir? Kim koymuş bu ismi? Kimin neyinin nesidir bilmem, zaten bilmeye de ihtiyacım yok. Bundan sonra hayat benim lügatimde işleyecek. Ve artık bana göre insan kelimesinin anlamı, kaybetmektir. 

Yıllar çabucak geçiverir çocukluğunu kaybeder, keşke hep çocuk kalsaydım dersin. Sonra çeşitli olaylara tanık olur ve belki de yaşar, saflığını temizliğini kaybedersin. Sonra bir gün birini sever, kalbini ve aklını kaybedersin. En sonunda biri sevdiğini elinden alır, her şeyini kaybedersin. Belki hayatı anlam açısından kendime göre kısıtlıyor olabilirim ama bunun bir önemi de yok zaten, nasılsa yazarı da benim okuru da. 

Mesela hayat bir otobüs yolculuğuna benzer bence; alelacele otogara koşturup otobüsü kaçırmamak için uğraşır 

Kızıl SabahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin