38

19 1 0
                                    

Kemal daha fazla bu şaşkınlığını gizleyemeyerek kızıyor: 

"Asıl siz şaka yapıyorsunuz! Hangi tarihteyiz?" 

"Bir an hatırlamayacaksın sanmıştım. Bugün bizim evlilik yıldönümümüz; dokuz Mart." 

"Ne evliliği? Ne dokuz martı? Hangi yıldayız?" 

Bayan ROSE şaşkın bakışlarla cevap veriyordu: 

"Hayatım senin neyin var bugün? İki bin on bir tabii ki!" 

Kemal artık bu olanlara iyiden iyiye kızmaya başlıyordu. Fakat henüz tepkisini dillendiremeden çalar saatin sesi kulaklarının zarını parçalarcasına çalmaya başlıyordu. Fakat bu ses bu kadar yakından nasıl geliyordu? Hemen yatak odasına koşuyor susturmak için çalar saati arıyordu. Fakat ortalıkta bir saat göremiyordu. Dönüp Bayan ROSE'a sormak istiyor fakat gördükleri karşısında öylece kalıyordu. Bayan ROSE ve çocuklar hareketsiz bir şekilde donakalmışlardı. Bütün bu saçmalıklara bir son vermek istercesine, "Yeter!" diye haykırıyor ve kendini bir an büyük bir boşlukta hissediyordu. Tam da bu sırada kan ter içinde yatağından fırladı! 

Evet, gördüklerinin hepsi bir rüyaydı. Ama o tüm bu gördüklerini hatırlamıyordu. Aklında kalan tek şey o son haykırışıydı, çünkü yataktan fırlarken bile haykırıyordu. Saati susturup kavgadan çıkmış gibi yorgun adımlarla lavabonun yolunu tuttu. Aynaya meraklı bir edayla bakarken, karşısında uçurumun kıyısından ayağı kayıp düşen kişilere has korku dolu bir çift göz gördü. Bu kez ayna karşısında kısa süre durmasını saymayacak olursak her sabahki sahneleri yineledi. Fakat kendini zorlamasına karşın hiçbir şey yiyemiyordu. Sanki daha önce kahvaltı yapmış gibiydi, iştahı 

Kızıl SabahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin