128

15 1 2
                                    

rekkep anlayabildi beni boş mısralarda... Dilimden süzülürken büyük bir ah ile ismin, ne şu kulaklarım duymayı kabul etti seni ne de sevgili; şu yangın dinmek bildi sol tarafımın en derin noktasında. 

Hani hafızamdan silemediğim şu gözlerin yok mu? Artık ışığı aydınlatmıyor odamı. Karanlıkta yazıyorum sana olan duygularımı; belki önünü görmez, yanlışlıkla kulağına çarpar diye. Senden sonra seni aldattığım tek yârim oldu şu ucuz kalemim. Senden bile çok, hatta en çok o anladı ne hissettiğimi, hatta bizzat yardım etti telaffuz etmeme. İşte bu yüzden 'Kalemdar' diyorum kendime kendimce. Belki ismindar olamadım ama affet sevgili: Kemal'in artık senin değil ve sevgilin artık sevmiyor seni!

Hıçkırıkları gürleşiyor, kalbi artık yorulduğunu ilan ediyordu! Ama o her zamanki gibi kalbinin sesini duymazdan geliyor, okumaya devam ediyordu. 

Sırada bekleyen yazı da onu tanımadan önce yazdıklarından biriydi. O zamana kadar kimseyi sevmediği için sevginin tarifini yaparken kullandığı cümleler de zamana uyum sağlıyordu. Ne de çok yazmış zamanında? Okurken düşünmeden de edemiyordu aslında; ne de güzel yazabilmişti yıllar önce. Artık bu yeteneğinin olmayışı ona verilen bir tür ceza gibiydi onun için. Ve devam etti okumaya: 

"Sevebilmek... Kendinizi kandırmadan sevmek; öyle muhteşem bir ezgidir ki artık yaranızın tek merhemi odur. Acısı da tatlısı da güzeldir sevmenin, elbette sevebilen için. An olur dinlediğiniz bir müzik kaslarınızı istemsiz çalıştırır ve farkına varmadan bedeninizle müziğe eşlik edersiniz. Kimi zaman aşk şarkılarında kendinizin tarifini görürsünüz mutlu olur ve o kişiyi sevdiğiniz için mutlu olursunuz, kimi zaman ise 'Yandım!' dersiniz ve derken de gerçekten 

Kızıl SabahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin