129

14 1 1
                                    

yandığınızı hissedersiniz. Öyle bir 'Of' çekersiniz ki içeride bir yerde kalbinizin onun avucunda olduğunu ve sanki inadına avucunda sıktığını zannedersiniz. An olur bir şarkı duyar ve 'Bu kesinlikle benim şarkım' dersiniz. Artık kalan ömrünüzde kiminle olursanız olun o şarkı çaldığında hep o kişiyi hatırlarsınız. Velhasıl: Sevebilmek güzeldir; acısı da güzeldir tatlısı da..." 

Son bir kâğıt kalmıştı elinde; bu kâğıt küçük notlardan önceki son uzun yazıydı: 

"Sen hiç yandın mı bir aşka çırılçıplak? Ya da hiç soyundun mu sevmeye utanmaksızın? Belki de güneş göz değdi mutluluğumuza! Hayran olunası bir terk edişin vardı; kurşun mu döktürsem dersin! Cebimdeki sigaram kadar vefasızdın oysa: Öylesine arzularken seni, sen hep öldürmek istedin her nefes alışımda! Bıkmışlığın zirvesinde, yorgunluğun âlâsında ve sensizliğin en koyusunda buldum kendimi bu sabah! Hiç doğmasını istemediğin bir günde kafanın tam da üstünde bitiverir güneş. Sıcaklığını hissetsem de karanlığımı bastıramıyor neyse ki! Uğruna israf edilen gözyaşının her bir damlası, derinlerde bir yerimde cayır cayır yanmışlığın küllerine düşüyor; sonra tekrar alevleniyor aşkın! Gözlerim kurumadı da, dilimin mürekkebi tükendi! Anlatamıyorum sanırım; belki çok küçüktük ama çok büyük yaşadık...

Düz yazılar son bulmuştu. Artık elinde hayatı boyunca yazdığı iki tane şiir ve zaman zaman uzunca vakit bulamadığında kaleme aldığı küçük notlar kalmıştı. Şiirlerden başlamak istedi. Bunların biri onu kaybedişinin ardından yazılan öteki ise onu ilk bulduğunda dizelere dökülen bir şiirdi. Yine en sevdiği işi yaptı; sondan başladı okumaya:

Kızıl SabahHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin