İyi okumalar...Bilinçsizce sıkmış olduğum yumruklarımı serbest bırakarak hızla çıktığım eve geri girdim.Kapının önünde beni bekleyen grubu,elimle itekleyerek şöminenin yanına kuruldum.Ardından kapının kapanma sesiyle,üşüyen vücudum sıcağı kabul etmekte gecikmedi.Sinirle üzerimde dolanan bakışları göz ardı ederek ellerimi ateşe uzattım.Sıcaklık tenime nüfuz ederken,kaslarım kendiliğinden gevşese de sinirlerim dinmek bilmiyordu.
Ağzını açıp kelime söylemeye gerek duymayan adam,nasıl olur da bu denli şehri parmağında oynatabilirdi?Aklımı yitirmek üzereydim.Yanıma otursa da ona dönmedim.Suçlu olabilirdim fakat kesinlikle yaptığımdan pişman değildim.Yanına gitmeye korkuyorsa,pekala ben giderdim.
"Bizi neden dinlemiyorsun?"dedi sessizce.Herkes soru yöneltecekti ve ben cevaplamak istemiyordum.Alt tarafı karşısına çıkıp iki kelime laf etmiştim.Bunda büyütülecek bir şey göremiyordum.
"Siz neden beni anlamıyorsunuz?"dedim tek kaşımı kaldırıp,yavaşça başımı ona çevirerek.Derin,yardım etmek istediğini oldukça belli etse de yardım ediş tarzı,benim planlarıma tersti.
"Ceza verecek mi?"dedi Kumsal korkuyla.Hadi ama onunla konuştum diye ceza mı verecekti?Bir de sözünü dinlemeyip sokağa çıkmam da var elbette.Gözlerimi Derin'e çevirdiğimde kafası yere eğikti.
"Bilmiyorum,öğreneceğim."dedi.Zaten Derin'i yanına çağırmıştı.Ayağa kalktı ve son kez bakarak kapıya ilerledi.Burada böylece oturacak değildim.Benim yüzümden o katilin yanına gitmesine göz yumamazdım.
"Ben de geliyorum."dedim deri ceketimi askıdan alarak.Üzerime yeni kıyafetler alma zamanım gelmişti.Bunu sonra düşünecektim.
"Otur oturduğun yerde."diye soludu Aras.Onu dinleyecek değildim.Derin'in peşinden ilerlerken,güneş doğmaya yüz tutmuştu.Adımlarımız sokakta çınlarken,yetişmek için epeyce zorlanıyordum.Soğuk tenimi yalayıp geçerken,saçlarımı savuran rüzgar titrememi sağlıyordu.
"İnatçı."diye fısıldadı.Cevap vermek yerine takip etmeye devam ettim.Bu inat değil,ablamın nefretiydi.Onu kaybetme nedenimi öylece sokağa atamazdım.Bu kadar kolay değildi her şey.
Kaç dakika olmuştu bilmiyorum ama ara sokakların hepsi birbirinin aynısıydı.Beni burada öylece bırakıp gitse geri dönüp,evi bulamazdım.Sonunda durduğunda başımı kaldırıp lüks eve baktım.Üç katlı ev,oldukça ihtişamlıydı.Siyahın asaletiyle boyanan ev,dış cephe malzemelerinin ihtişamıyla büyülüyordu.
Kapıya üç kez vurduktan sonra beklemeye koyulduk.Kesinlikle içimde korku yoktu.Korkmak için bir neden bulamıyordum.Belki de bulmak için yeterince aramıyordum.Kapı açıldığında sabahki ifadesi değişmemişti.Üzerindekileri değiştirmiş,pantolon ve kazak geçirmişti.
İçeri adım attığımızda,dışarısı kadar güzeldi.Ev,tek kişinin yaşayamayacağı kadar büyük olsa da başka yaşayanı yok gibiydi.Sessiz adımlarla onları takip ederken geniş salonda,deri koltuğa oturdu.Derin'de karşısında dikilirken kapı pervazında durmayı tercih etmiştim.
"Ablasının ölümünü kabullenemiyor."diye söze giren Derin ile kaşlarım havalandı.Sorun kabullenmeme değildi.Sorun,öldürmüş olmasıydı.Biri başka birini öldürecek ve sorun olmayacaktı.Benim yaptığım mı sorundu?
"Senin onu öldürmeni kabullenemiyorum."diye düzelttim cümlesini.Adamın gözleri beni bulduğunda yüzüm nefretle kasılırken o gayet sakindi.
Derin söze başlayacaktı ki adam elini havaya kaldırarak susmasını işaret etti.Sesini çıkartamayan Derin,adamın yaptığı diğer hareketle dışarı çıkması gerektiğini anladı.O dışarı çıkarken arkasından bakmayı seçtim.Katille konuşacaktım.Derin bana dönerek peşinden gelmemi ima etse de omuz silkmekle yetindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUMAN
Подростковая литератураO,insanların hafızalarıyla oynayan tehlikeli adamdı.Bilinç altlarına ölümün sinsi düşüncesini fısıldar,karşılarında kanat çırpan melek gibi büyülerdi kurbanlarını.Katil kavramının dahi masum kaldığı bedeni,ölümün vücut bulmuş haliydi.Onun en kıymetl...