Merhabaaa, öncelikle çook özür dilerim asırlar oldu resmen bu bölümü yazamadım bir türlü. Gerçekten çok yoğunum bu dönem, başımı kaldıracak vakti zor buldum. Sömestr'da rahat bir nefes alıp daha çok odaklanabileceğimi umuyorum. Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar. :)
Gözlerim sımsıkı kapalıyken Jacob'un bağırışını duydum.
"Nessie napıyorsun kaç!" Gözlerimi geri açtım, Brad'in yüzünde şeytani bir sırıtış vardı ve ben korktuğumu gizleyemiyordum. Ağaca sırtımı dayayıp tir tir titremeye başladım. Kollarımı kendi etrafıma sarıp tek parça halinde kalmaya çabaladım. Brad her adımla daha çok yaklaşıyordu bana. Yüzüne bakamıyordum, şoka girmiş gibi sadece yerde yatan Jacob'a bakıyor bir yandan da şiddetle sarsılıyordum.
O sırada kulak parçalayıcı kükremeler duyuldu ormanın içinden. Şoktan çıkmamı sağlayan da bu oldu. Sürü yardıma gelmişti. Kendime tekrar umutlanmak için izin verdim ve tuttuğum gözyaşlarımı bıraktım aksınlar. Brad sürünün geldiğini duyduğu an hızla üstüme doğru atıldı.
Anında çığlığı basarak onu itmeye çalıştım ama birlikte yerde yuvarlanıp boğuşmaya başladık. Sağ yanağımda keskin bir acı duymuştum ki o sırada sürü tam zamanında yetişti. İçlerinden biri Brad'i üstümden çekip bir ağaç gövdesine doğru fırlattı. Fakat çevikliği sayesinde kurtların geri kalanı etrafını kuşatmadan kendine gelip son sürat kaçtı. Bir süre yattığım yerde öylece kalakaldım. Nefes nefeseydim. Aklım, vücudum paramparça olmuştu. Dağılmıştım. Bir yumuşaklık hissetmemle birlikte arkamı döndüm. Seth kurt formunda kalkmam için yardım ediyordu.
"Ah Seth , o ..onu ısırdı ve .." daha fazla konuşamayıp başımı Seth'in boynundaki yumuşak tüylere gömdüm. Hıçkırıklar boğazımı tıkıyordu. Omzumda bir el hissedince Sam'in insan formuna dönüştüğünü farkettim. Her an geri düşebilirmişim gibi tutarak ayağa kaldırdı beni. O zaman fark ettim, kıyafetlerim parça parça yırtılmış ve saçlarımsa pislik içindeydi. Parmaklarım sağ yanağıma uzandı. Kana bulanmıştı. Ah, gerçekten acıyordu.
"Biraz derin görünüyor, kesilmiş." Diye fısıldadı Seth elindeki kumaş parçasını yanağıma bastırır gibi uzatarak.
"Ah, teşekkürler Seth ben hallederim." Diye mırıldanarak kumaşı yanağıma bastırdım ve nefesimi tuttum. Bu acıtmıştı.
"İnsan formuna dönüşebilecek mi ?" diye sordum Sam'e.
"Biraz yardımla evet."dedi. Doğruca Jacob'un yanına koştum. Hala acıdan kıvranıyor gibiydi.
"Onu bizim eve götürmeliyiz, Carlisle bir şeyler yapabilir."dedim hızlıca. Bir yandan da Jacob'u okşuyor ve diğerlerinin yüz ifadelerine bakıyordum. Sam yanıma eğilip konuştu.
"Reneesme dinle, senin türünün erkeklerinde zehir var ve bu zehir bizim türümüz için oldukça tehlikeli." Bir yandan da omzumu sıvazlıyordu.
"Bu da ne demek şimdi Sam?"diye sordum korkuyla. Gözlerini kaçırdı. Delirmiş gözlerle diğerlerine de baktım. Benden tarafa bakmıyordu hiçbiri. Sam'i omzundan tutup sarstım.
"Jacob'un hayatı tehlikede mi? SÖYLESENE!"
"Bildiğim kadarıyla bu zehir oldukça ağır yayılıyor." diye mırıldandı.
"Bu da yavaş yavaş öleceği anlamına mı geliyor?" diye fısıldadım kocaman açtığım gözlerimle, ama cevap vermedi. Gözlerimi Jacob'a çevirdim geri. Sam ve Seth iki yanına eğilmiş kulağına bir şeyler fısıldıyorlardı.
Birkaç dakika içinde insan formuna geçmişti. Boynundaki yara taze ve kanıyordu. İçimin sızladığını hissettim. Belki de hayatımda onsuz yaşayamayacağım tek kişi Jacob, yokluğuna bir saniye bile dayanamadığım Jacob, şimdi gözlerimin önünde ağır ağır ölüyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Elim kolum bağlanmıştı sanki, çaresizce çırpınıyor fakat sevdiğimin gözlerimin önünde kayıp gitmesini durduramıyordum. Aslında belki durdurabilirdim. Hatta onu kurtarabilecek tek kişi olabilirdim.
"Seth?" Dedim yine fısıltıyla devam ederek.
"Acaba birisi zehri Jacob'tan emer alırsa
ne olur?" İnanmayan gözlerle bana bakıyor. "Emen kişi ölür tabii ki Nessie. Vampir zehri gibi değil bu." Sanki bu soruyu sormam bile saçmaymış gibi konuşmuştu.
"Ama o kurtulur değil mi?" diye ısrar ettim. Gözleri kocaman oldu.
"Saçma sapan düşünceleri aklından uzak tut tamam mı? Halledeceğiz bunu bir şekilde. İkinizin de iyi olmasına ihtiyacımız var."
Somurtup tekrar Jacob'a döndüm. Gözleri kapalıydı, içinde nasıl bir acı çektiğini tahmin etmek bile dayanılmazdı. Boynunu sarıyorlardı. Jacob'un ölmesi gibi bir düşünce bile beni öldürmeye yeterdi. Nefesimin tıkandığını hissettim. Belki de kendi türümün zehri beni bu kadar etkilemezdi. Seth'in dediklerine aldırmadan kararlı bir şekilde emekleyerek Jacob'un baş kısmına yaklaştım. Geldiğimi hissetmiş olacak ki inledi. Eğilip dudağına bir öpücük kondurdum.
"Sakin ol sevgilim. Seni kurtaracağım. Merak etme."diye fısıldadım dudaklarına doğru. Sam'e doğru dönüp,
"Zehri ondan emip alacağım ve buna karışmayacaksınız."dedim kararlı
bir ses tonuyla. Yüz ifademi olabildiğince sert tutmaya çalışıyordum ama aslında içten içe parçalanıyordum şuan. Seth hemen atılıp,
"Bunu yapma Reneesme, Jacob asla istemezdi bunu. Şuan farkında bile değil." Dedi kaygıyla.
"Evet, saçmalama lütfen, bu seni öldürebilir, bilmiyoruz."diyor Sam de.
"Karışmayın ne olur. O böyleyken de ben zaten ölüyorum."
Sam bir süre boyunca tepkimi ölçer gibi beni izledi. Vazgeçmeyeceğimi anlamış olacak ki çaresizce başını sallayıp izin vermek zorunda kaldı.
"Pekala, ama zehir fazla yayılmış olamaz. Çabucak emilip alınabilir." Hızlı bir nefes verdi.
"Yine de Bella, Edward ve diğerlerinin
haberlerinin olması gerektiğini düşünüyorum." diye de ekledi.
"Buna kesinlikle izin vermezler. Bu iş bittikten sonra çağırabilirsiniz onları. Jacob'un bekleyecek vakti kalmadı."dedim sesimin titremesini engelleyemeyerek.
O anda aklıma Lillian geldi. Alice kurtları ve benim türümü göremiyor olabilir fakat Lilly tam bir vampir ve eğer Alice olanları gördüyse eğer... Derin bir nefes aldım. O zaman çoktan buraya doğru geliyorlardı. Hızlı olmalıydım. Düşünecek vakit, söylenecek başka söz yoktu. Jacob'un göz kapakları iyice ağırlaşmış, hafiften bilincini yitirmeye başlamıştı. Elimin titremesini bastırarak boynundaki bezi çektim. Şimdi tamamen çıplak boynuna iki elimle dokunuyordum. Sam öbür taraftan Jacob'u doğrultmama yardım etti. Dikkatle ısırık izine baktım. Aynı yerden ısırmalıydım. Son bir kez Sam'e baktım ve güven verircesine başını salladı.
Seth'e baktığımdaysa oldukça endişeli görünüyordu. Gözleri 'Bunu yapma.' dercesine bakıyordu. Geri Jacob'a döndüm. Son bir kere öptüm dudaklarından. Belki bir daha öpemeyecektim. Daha sonra boynuna eğildim ve dişlerimi damarına gömdüm hiç tereddütsüz. Dişlerimi boynuna geçirdiğim an Jacob ayıldı ve benimle birlikte uzun bir inleme sesi çıkardı. Bu acıyla birlikte onun kanını ilk defa içmemin verdiği hazzın karışımıydı. Ah, resmen Jacob'un kanını emiyordum ve bu tarifi imkansız bir histi. Hemen sonra zehrin tadı ağzıma gelince irkildim. Kandan kolayca ayırt edilebiliyordu.
Yine de durmadım ve devam ettim.
İçtikçe zehir tadı azalmaya başladı. Bense vücudumun ısındığını hissedebiliyordum. Sanki alev alev yanıyordum. En sonunda zehrin tadı tamamen yok oldu ve geriye sadece Jacob'un kanı kaldı. Jacob'tan istemeden de olsa ayrılıp elimle tekrar ısırdığım yeri sardım. Başımı kaldırdığımda herkesin bana baktığını gördüm, sanki hemen düşüp ölüverecekmişim gibi bakıyorlardı. Dudağımdan akan bir parça kanı parmak ucumla sildim ve Jacob'a baktım dikkatle. Gözleri kapanmış, belli ki baygın, fakat yüzünde huzurlu bir ifade vardı.
"İşte sevgilim. Acıyı aldım." Diye fısıldadım.
Beni duyduğunu varsayarak
"Yaşayacaksın." Dedim. Bunu dememle birlikte etrafım bulanıklaşmaya başladı. Zehrin ve kanın kendi kanıma karıştığını neredeyse hissedebiliyordum. Değişik bir ağrı yavaş yavaş tüm bedenime tırmanıyordu. Sanki bütün organlarım bana karşı çıkıyor, beni azarlıyordu. Tüm acıyı umursamazca Jacob'un yanına uzandım. Kanlı ellerimle elini sımsıkı kavradım. Mutlu hissediyordum. Eğer ölüyorsam, Jacob'u kurtardığım için mutlu bir şekilde ölecektim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ufuk çizgisi | the twilight saga
FanfictionReneesme'nin gözünden The Twilight Saga'nın devamı. Cullen ailesi için 2013 yılı ve sonrasını anlatıyor. Bir yetişkin Reneesme x Jacob hikayesi. 10 yıldır benimle birlikte büyüyen bir hikaye. Stephenie Meyer'ın The Twilight Saga kitap serisinden e...
