ufuk çizgisi | the twilight saga

e l l i y e d i

Ne kadar uzun süre yatakta kaldık hatırlamıyorum. Jacob beni öperken zaman kavramımı yitiriyordum.

Ama benim karnım guruldadığında geç saatlere kaldığımızı anlamıştık. Jake güldü hafifçe yatakta doğrulurken.
"Sen kal öyle, ben hemen bize sandviç hazırlayıp gelirim, hatta sen de bir film seç istersen."
"Ahh, harika bir plan oldu. Yanında şu kendi yaptığın kokteylden de getirsene, özlemişim." Göz kırptı, dudağıma son bir öpücük bıraktı ve mutfağa gitti. Mutlu mutlu kumandaya uzanıp filmlere bakmaya başladım. İronik bulduğum için vampirlerle ilgili olan filmi seçtim: "Only Lovers Left Alive".
Jacob elinde koca tepsiyle gelip yanıma yerleşti.
"Jake ya harika görünüyor çok acıkmışım." Hızlıca yanağına bir öpücük kondurup sandviçimi film başlamadan yuttum. Açken dışarıdan nasıl göründüğümü umursamıyordum pek.
"Vampir filmi mi?" dedi kaşlarını kaldırarak.
"İlgin olduğunu bilmiyordum." Diye ekledi şakayla, göz devirdim.

"Literatüre yarı vampir yarı insanlar pek girmemiş sanırım, öyle bir şey de izlemek isterdim."
"Bu normal Ness, özelsin. Senden başka bir tane daha yok."
"Bilemiyorum, kendi cinsiyetimde daha karşılaşmamış olsam da kendi türümden iki kişi daha olduğunu biliyoruz. Belki de sayımız daha çoktur Jake."
"Diğerlerinin bizle alakası yok ki, boşver." Dedi biraz kıskanarak. Omuz silkip boş tepsiyi yere koydum. Şimdi kokteyllerimizi yudumlarken filmi seyretmeye koyulmuştuk. Filmin yarısında Jake'in uyuduğunu fark ettim. Başı omzuma düşmüştü. Elindeki bardağı da kendiminkiyle beraber yere koyup ben de uzandım ve onu iyice kendime çekip göğsüme yatırdım. Saçlarının kokusunu içime çekip parmaklarımı çıplak sırtında dolaştırmak hoşuma gidiyordu. Hafifçe uykusunda kıpırdanıp kollarıyla belime sarıldı. Tatlı bir sıcaklığın içinde uykuya yenik düştüm.

Sabah ilk ben uyandım ve pozisyonumuzun aynı şekilde kaldığını fark ettim. Onu yanımdaki yastığa doğru itip yanağını okşadım.
"Jake, uyan hadi." Bir süre uykusunda mırıldandı ve sonra gözlerini açtı. Beni görünce elimi tutup avuç içime öpücükler kondurdu.
"Günaydın Nessie, dün gece uyuyakaldım değil mi? Keşke uyandırsaydın beni, özür dilerim."
"Hey, sorun değil. Benim de uykum gelmişti ve çok tatlı uyuyordun, seni kendime çektim uyurken, çok güzeldi." dedim gülümseyerek. O da karşılık vermişti.
"Eve dönmeden önce güzel bir kahvaltı yapalım istiyorum. Bunu hakettik. Arka sahilde piknik yapalım mı?"
"Hava bugün çok güzel, iyi fikir. Daha vaktimiz varmış."

Hızla yataktan kalkıp pikniğimizi hazırladık. Deniz çok güzeldi, temiz havada karşılıklı kumlara oturup kahvaltımızı yaptık. Sonra kalktı, yanıma gelip oturdu ve eliyle saçımdaki tokayı çekti yavaşça.
"Saçlarını rüzgarda izlemeyi seviyorum."

"Hmm, ben de aynı şeyi senin için söyleyebilirim." Dedim dudaklarına giderken. Beni kumlara yatırdığında bağırdım şakayla
"Tüm saçım kum oldu ama!"
"Merak etme, duş alırız."
"Alır mıyız!?" Cevap vermeyip gözlerimin büyüyüşüne güldü.
Uzanıp tshirtünü kaldırdım, o da anlayıp çıkardı. Jacob'u üzerime çektiğimde sıcak kumlarla onun sıcak bedeni arasında eriyordum. Ben zehirden kurtulduğumdan beri hep böyleydik. Eskiden bu kadar çok yakınlaşmıyorduk, ölüm korkusu bizi daha da birleştirmişti. Onu ne kadar sevdiğimi, özlediğimi ve her an her hücremle her hücresini sevmek istediğimi fark ettirmişti. Eski utangaçlığımı da yavaş yavaş atıyordum üzerimden. Telefonum çaldığında Jacob'un dudaklarımın arasında bir iç çekiş sesi çıkardığını duydum. Kıkırdayarak onu karın kaslarından ittim ve beraber toparlandık. Arayan Kate'di.

"Hey Nessie! Seni çok özledim, bugün görüşüyormuşuz!"
"Ah evet, ben de seni Kate! Hem de nasıl özledim. Evet, ama önce Nahuel'i alıp geleceğiz."
"Ne çok korktum sen uyurken Ness, neyse ki görücem seni bugün, iyisin. Kaçta gelirsiniz tam demek için aradım. Biz erkenden geçeriz Emily's Pub'a siz de gelirsiniz sonra artık."
"Öğlen 2 diyelim mi? Ancak yetişiriz herhalde." Dedim kolumdaki saate göz atarken. Henüz 11 buçuğa geliyordu.
"Tamam öptüm seni görüşürüz!"
"Görüşürüz Kate."