a l t m ı ş

337 12 1
                                    

Merhabaaa 🎃
60 bölümü geride bırakmışız bile ! 🔮
Yine beklettim kusura bakmayın ama hala sınavlarım bitmedi. Uzun bir bölüm oldu umarım beğenirsiniz.❄️

Gözlerim açıldığında ilk fark ettiğim Jacob'un elimi bırakmamış olduğuydu. Kafasını bacağıma yaslamış ve benimle beraber uyuyakalmıştı. Elimi saçlarına götürerek okşadım. Salonda başka kimse yoktu. Panzehirin işe yarayıp yaramadığını test etmeliydim, elimi Jake'in yanağına koydum ve ona adada geçirdiğimiz son akşamı göstermeye çalıştım. Uykusunda biraz mırıldandıktan sonra gözleri yavaşça açıldı. Daha sonra aniden yerinden fırlayınca ben de elimi çektim.
"Nessie! İşe yaramış. Gücün geri gelmiş!" Dedi heyecanla bana doğru eğilip dudaklarımdan öperken.
"Peki ya gözlerim?"
"Özlediğim gibiler." Dedi sıcacık bakışlarıyla. Gözümden yaşlar süzüldüğünü o parmaklarıyla silene kadar fark etmemiştim.

Sonunda eski halime dönebilmiştim. Derin bir nefes alıp Jacob'un omzuna doladığım kollarımla ameliyat masasından kalktım.
"Eskiye dönmek güzel. Herkes nerede?" Dedim merakla.
"Size biraz vakit kalsın istedik. Reneesme, çok iyi görünüyorsun." Dedi annem arkasında babamı da sürükleyerek merdivenden inerken. Aynanda gelip iki yandan bana sıkıca sarıldılar. Alice ve Jasper da o sırada açık pencereden içeriye girdiler ve çocuksu sevincimize katılmak için gülerek koşup etrafımıza sarıldılar. Sonunda ayrılabildiğimizde hala kıkırdıyordum.
"Gözlerini özlemişim." Dedi Alice de gülümseyerek.
"Bence mor gözler de oldukça havalıydı." Dedi Emmet da sonradan gelip sarılırken. Rosalie ise ona dirsek attı. Sonra
"Gel buraya!" Diyerek beni Emmet'in kollarından alıp kendine çekti ve uzun uzun sarıldı.

"5 saat boyu uyudun Nessie, yine de sandığımızdan hızlı bitti." Dedi Carlisle gülümseyerek bize bakıyordu. Esme de yanında beline sarılmış bize gülümsüyordu.
"Bunu da atlatmış olduk." Diyerek iç çekti Esme. Kafamı salladım. Aslında üzerimden büyük bir yük kalkmıştı ama buna rağmen hala içimde bir şeyler hissediyordum. Sanki göğüs kafesimde ılık bir şey takılı kalmıştı ve ne kadar derin nefesler alıp verdiysem de kurtulamıyordum. Sürekli varlığını hissettirmesi canımı sıkmıştı. Bedenimin ortasında başka bir kalp daha oluşmuş gibiydi. Kaşlarımı çattığımı Jake konuşana kadar fark etmemiştim.
"Hey, ne düşünüyorsun?" Dedi işaret parmağıyla yavaşça çatılmış kaşlarımın arasına dokunarak. Anında gülümsememi sağlamıştı.
"Hiç, öyle dalmışım." Diyerek geçiştirdim. Onları huzursuz etmek istemiyordum.

"Bu arada, Nahuel'den bir haber alan var mı?" Dedi babam merakla. Herkes kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Hava almak için çıktığından beri geri gelmedi. Belki de kulübeye dönmüş dinleniyordur. Onunla görüşsek iyi olacak aslında." Dedi Carlisle.
"Öyleyse ben bakıp oradaysa buraya gelmesini söylerim. Hem zaten kulübeye uğrayıp, duş alıp, üstümü değiştirmek istiyordum. Bu hastalıklı histen kurtulmam lazım." Dedim kapıya yürürken.
"Ben de senle geleyim." Dedi Jacob ama o sırada annem onu durdurdu.
"Jake, aslında burda kalsan iyi olur. Sana evin güney cephesinde rastladığımız izleri göstermemiz gerekiyor. Vampir izleri olduğu kokusundan belli ama geçen gün yok ettiğimiz vampirle bir alakası var mı emin olamadık. Sen daha iyisin iz sürmede." Dedi.
"Bakalım hemen öyleyse, başka bir tehlikeye daha tahammülüm kalmadı." Dedi iç geçirerek. Hızlıca yanağıma bir öpücük bıraktı ve güney tarafa bakan pencereden annem babam ve Jasper'la beraber atlayıp kayboldular. Yanağımda elektriklenen bir sıcaklık bırakmıştı öpücüğü. Sanki bedeni her zamankinden daha sıcaktı veya benim bedenim soğumuştu.

Üstünde çok durmayıp evden çıkıp kulübeye koştum hemen. Nahuel görünürlerde yoktu. Ben de kendime yedek kıyafetlerle bir çanta hazırlayıp duştan sonra giyeceklerimi de ayrıca yatağın üzerine hazırladım. Bir süre daha evde kalabilirdik veya Jake ile adaya dönebilirdik. Her türlü yedek bir çanta işime yarayacaktı. Uzun ve arındırıcı bir duştan sonra kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyordum. Havluma sarınıp odama geçtiğimde Nahuel ile neredeyse burun buruna geldik. Yerimden sıçramama neden olmuştu.
"Ah! Beni korkuttun Nahuel." Dedim gergince gülerek. Kalp ritmim bozulmuştu resmen.
"Kusura bakma, kapını çalacaktım hala orada mısın diye." Geçmem için eliyle işaret verdi, üzerimdeki havluya can havliyle sarılmış gibiydim. Havlu bedenimin yarısını bile zor örtüyordu, utanmıştım. Geçerken kollarımız birbirine değdiğinde elektrik çarpmış gibi oldum, tüm tüylerim diken diken olmuştu. Onun da bunu hissedip hissetmediğini merak etsem de soramadım. Kısa ve sessiz bir bakışmadan sonra konuştu,
"Şey, ben oturma odasına geçeyim en iyisi de sen giyin." Dedi gülerek.
"Ah, evet hemen geleceğim, eve geçeriz beraber. Seni çağırıyorlardı zaten." Dedim ben de. Odamdan çıktığında hızlıca giyindim ama daha önce göğüs kafesime oturan his şimdi daha da ağırlaşmıştı. Ve oldukça sıcak, buharlı bir duş aldığımdan mıdır bilmiyorum ama bedenimde bir çeşit hararet vardı. Odam daha serin olmasına rağmen ve nemli sıcak havludan kurtulmama rağmen geçmemişti.

ufuk çizgisi | the twilight sagaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin