Her insan hayata beyaz sayfalarla gelirdi. O sayfaları yavaşça ya da hızlıca doldururlardı. Bazı sayfalar dolu dolu olurdu , bazı sayfalar yazılmak istenen çok şey varken boş olurdu. Bazı sayfalar koparılıp atılırdı. Bazı sayfalar diğer sayfalarla yapıştırılırdı. Orada yazılan görülmek istenmezdi ama o yapışkanın altında olan yazılar silinmezdi. Bazı sayfalar arasında kocam kocaman boşluklar olurdu ve ardından dop dolu sayfalar gelirdi. Kısacası sayfalar bir şekilde doldurulurdu işte ve en sonunda hepsini birleştirip bir kitap yapılarak son noktayı acısıyla tatlısıyla koyarlardı insanlar.
Jongin'in de herkesin gibi sayfaları vardı ama bu aralar o sayfaları dolduracak kelimeleri yoktu. Bir şeyler yazıyordu ama o kadar anlamsız ve saçma cümleler oluyordu ki ... 'Kyungsoo'nun gülümsemesi çok güzel. Bana değil o pis Sehun'a gülüyor ama yine de gülümsemesini görmek güzel. Kyungsoo'nun gözleri ve dudakları da çok güzel. Gözleri bana nefretle bakıyor ama dudakları o kadar yumuşak ki beni daha fazla öpsün istiyorum. Kyungsoo'nun , Kyungsoo'nun ve Kyungsoo'nun diye başlıyordu her cümle ama o kelimeler yeterli olmuyordu. Her cümle Kyungsoo'nun bir özelliğini anlatıyordu sadece ama Jongin kalbinde oluşan şeyi hala anlayamıyordu. Kyungsoo ile ilgili her şey kalbini yerinden sökülecek duruma getiriyordu , sarhoşmuş gibi hissettiriyordu , düşüyormuş ama bir yere tutunmak istemiyormuş gibi hissettiriyordu. Jongin o sayfalara bunu yazamıyordu işte. Yaşadığı şeyin ne olduğunu yazamıyordu. Yazmak istiyordu. O sayfalar Kyungsoo ve kendisi ile dolsun istiyordu ama saçma cümleleri sıralamaktan başka bir şey yapmıyordu.
Aşk böyle bir şey miydi? Üç harflik bu kelimeye sayamayacağı kadar şey yazılmışken , bu kadar basit olduğunu sanmıyordu ya da bu kadar basitti ama insanlar mı abartıyordu? Jongin anlamaıyordu ama anlamayı çok istiyordu.
Aşk neydi? Elde tutulur muydu? Görülür müydü? Bir kokusu var mıydı? Neydi bu aşk ya neydi?
Jongin bunu öğrenmek istiyordu. Kyungsoo'nun bedenine kalbine yaptığı şeyin ne olduğu ne anlam ifade ettiğini öğrenmek istiyordu. Bu yüzden Soo'nun dibinden ayrılmıyordu ama sağ olsun Kyungsoo Jongin'e yardımdan çok kösteklik yapıyordu.
+"Acıyor ama Soo! Bırakır mısın artık kolu mu?"
Jongin haftasonunu Kyungsoo ile geçirmek için onun evine gelmişti. Çünkü telefonunu ne açıyor ne de mesajlarına cevap veriyordu. Evlerine geldiğinde kapıyı hizmetli açmıştı ve Kyungsoo'nun uyuduğunu söylemişti. Jongin yine de eve girmişti. Bir yarım saat Kyungsoo'nun uyanmasını beklemişti ama uyanmamıştı. Çareyi onu uyandırmakta bulmuştu. Odasına gidip yatakda yüz üstü horul horul uyuyan bedene bir kaç dakika bakmıştı ama görüş açısına giren çıplak bacaklar ısınmasına neden olunca Kyungsoo'u kolundan sarsarak uyandırmıştı.
Bugün haftasonuydu. Hatta cumartesiydi ve cumartesi günü gece saat dörtte uyuyup öğlen üçte kalktığın gün aralığına deniliyordu. Saat şu an öğlen bile olmamıştı. Kyungsoo bunu uyanamamasından gayet rahat bir şekilde anlıyordu. Annesi bugün evde olmayacaktı. Babası zaten kaç gündür eve gelmiyordu. E hizmetli de Kyungsoo'yu uyandıracak cesarete sahip değilse şu an kolunu dürtükleyen kişi kimdi? Eceline neden bu kadar susamıştı?
Kyungsoo zorda olsa gözlerini sinirle açmıştı. Karşısında kendine gülümseyerek bakan esmer çocuğu görünce önce bir süre ona baktı. Günaydın kelimesini duyduğu gibi gözlerini geri kapatıp gördüğü kabusun geçmesini dileyerek ona sırtını dönmüştü ama Jongin hala ısrarla sesleniyordu ve onu dürtüklüyordu. Tabii ki bu muameleye sinirleri daha fazla katlanamamıştı ve hışımla yerinden kalkıp Jongin'i kolundan tutarak yatağına yatırdı. Dizini koltuk altına koyarak zorladı ve eliyle çekiştirdi. Jongin'den acı dolu iniltiler yükselmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yin Love Yang
Fanfiction"Benim içimde bir sen var. Bunu biliyorsun değil mi?" "Evet ve sanırım bu yüzden sana aşık oldum Jongin." ------ "Sen benim aydınlığımsın. Ben de senin karanlığım." "Sehun-ah..." ------ "Saçlarımı okşasana Baekhyun." "..." ------ Denge olmadan düny...