32.BÖLÜM

4.8K 321 483
                                    

Açık konuşmak gerekirse uzun süredir yazmıyorum ve kendimi yazmak için zorladım. Anlatmak istediğim yazmak istediğim bir sürü şey varken ortaya çok değişik bir bölüm çıktı ve nasıl böyle oldu bilmiyorum. Aklımdaki anlar oldukça kısayken yazıya dökünce birden bin kelime falan oldu. Kısacık bir şeydi o an nasıl bin kelime olur! Ben bu bölümde başka şeyleri de işleyecektim!

ndkfdskfndsklfndsklfndsfndslfnsls. 

Neyse devam ettim ama sonunda pes ettim. 4bin kelime kusür sizi bekliyor ama nasıl karşılarsınız bilmiyorum. 

Bu hikayenin bir Antifan, bir Ad astra, bir Daddy gibi olmasını hiç istemiyorum. Bu hikaye onu hiç hak etmiyor.

Yorumlarınız beni ayakta tutup yazmaya teşvik ediyor. Lütfen onları eksik etmeyin. Bu hikayenin sonunu kötü görmeyelim nolur :D.

------------

Bazı anlar vardır aslında içinizde fırtınalar yaşasanız da durgun bir deniz gibi göründüğünüz.

Kyungsoo şu an tam o anlardaydı. Her yeri yıkıp dağıtmak, önüne geleni tekme tokat dövmek istiyordu ama salonunda oturmuş televizyon karıştırmaktan başka bir şey yapmıyordu.

Bugün okul diğer günlerden daha sıkıcı geçmişti. Yavaş yavaş sınav haftasına yaklaşıyorlardı ve arkadaşları sürekli ders çalışma eğilimindeydi. Sehun ve Baekhyun'a bu konu da alışıktı ama Chanyeol'ün bile ders çalışması Kyungsoo'yu çok fazla geriyordu. Bu gerginliğin üstüne Jongin'in kavga işi eklenince Kyungsoo kendini daha kötü hissediyordu.

Aklında sürekli Jongin'in ilişkilerinin duyulmasından rahatsız olduğu düşüncesi geçiyordu. Kyungsoo buna çok bozulmuştu. Hem de çok çok bozulmuştu. Jongin kelimenin tam anlamıyla sevdiği, üstüne aşık olduğu tek kişiyken, Kyungsoo ona beslediği hisler yüzünden, sevdiğinin herhangi bir rahatsızlık duymasına karşı çok kötü olmuştu. Bu his onu içten içe tüketiyor gibiydi.

Dişlerini sıkıp derin bir nefes alarak yutkundu ve elindeki kumandanın tuşlarına sertçe parmaklarını geçirdi. Önündeki büyük ekranda görüntüler hızla akarken Kyungsoo'nun da siniri daha çok artıyordu. Şu an ağlamak istiyordu ama bunu acınası bulduğu için yapmıyordu.

Ağlamamak için gözlerini tavana dikip hızlıca hareket ettirdi. O sadece seviyordu ve aşıktı, o kadar. Bu insanları neden rahatsız ediyordu? Bu Jongin'i neden rahatsız ediyordu?

İçindeki fırtına ısrarla gözlerine hücum ederken zil sesi ve ardından gelen tak tak sesleri ile Kyungsoo girişe doğru baktı. Gelen kişi büyük ihtimal Jongin'di. Evinin kapısını ondan başka kimse çalmıyordu zaten ama Kyungsoo yerinden kalkıp o kapıyı açmak istemiyordu. Gözlerini yere dikerken içine yayılan huzursuzluktan hiç hoşlanmamıştı.

"KYUNGSOO? EVDE DEĞİL MİSİN YA?" Duyduğu kalın ses ile Kyungsoo kaşlarını çatıp yayıldığı koltuktan kalktı. Yavaşça kapıya yürüyüp açtı.

Gözleri önce kalın sesin sahibi Chanyeol'ü ardından neredeyse bedenine yığılmış Jongin'e kaydı.

"LAN! DAYAK MI YEDİNİZ?" Kyungsoo sinirle çıkışırken Chanyeol güçlükle Jongin'i taşıyıp içeri girdi.

Kyungsoo kapıyı kapatıp salona doğru ilerledi. Sinirle biraz önce yayıldığı koltuğa yığılmış sevgilisine ve sonra neredeyse sapasağlam olan Chanyeol'e baktı.

"Kavgadan mı kaçtın lan? Benim sevgilimi dövdüler sen de kaçtın mı?" öfke ile uzun çocuğun üzerine yürürken Chanyeol ona kaşlarını çatıp baktı.

"Öncelikle öyle bir şey olsa Jongin'i sana mı getiririm? Beni o çocuklardan bin kat daha kötü döversin. İkincisi ben Sehun değilim. Kavgada kimseyi satmam."

Yin Love YangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin