MM|3.BÖLÜM|

30.2K 1.6K 134
                                    

Bu bölümü değerli yorumları ile bana destek olan azizmihman3 'e ithaf ediyorum...

Keyifli okumalar.

***

Güneş tepelerin ardından görünmeye başladığında turuncumsu bir renk açık mavi gökyüzüne dağılmaya başlamıştı. Çıplak ağaçların arasından geçen ışık huzmeleri; karın erimesinden dolayı ıslak toprağı kurutmaya yetecek kadar sıcak değildi henüz. Dışarıda ki kuru ayaz ahşap evin içerine sızdıkça, ev ılıklığını kaybediyordu. Beyaz bulutlar berrak bir renge sahipken toprağın üzerinde ince kristaller parlıyordu. Sabaha karşı yağan kırağı güneşin ışıklarıyla insanın gözlerini kamaştırıyordu.

Nisan ayına girmelerine üç hafta vardı ve tekrar kar yağabilirdi. Hava olayları o kadar değişken olmuştu ki bir yılın diğer yıla uyduğu görülmemişti. Küresel ısınmadan dolayı dünyanın kimyası değişiyordu. İnsanlar belirli bir düzene sahip olan dünyayı kirletmeyi o kadar iyi başarıyordu ki gelecek neslin ne olacağı meçhuldü. Doğaya müdahale ederek geleceklerini yok ediyorlardı. Sadece kendilerinin yanı sıra birçok hayvanın neslinin tükenmesine neden oluyorlardı. Kirletmek insanın doğasında olmalıydı. Düşüncelerini , bedenlerini, ruhlarını ve bunların yanı sıra dünyayı, her şeyi kirletmeyi seviyor gibiydiler. Tüm bunlar aç gözlülüklerinden kaynaklanıyordu. Eğer insanlar elde ettikleri ile yetinselerdi dünyada savaşı kınamak yerine barışı kutluyor olurdu.

Mahru, sabah namazını kıldıktan sonra sobayı yakmış ve kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçmişti. Bu sırada pencereden güneşin doğuşunu izliyordu. Kahvaltılıkları hazırlarken derin düşüncelere dalmıştı.

Başını belirsizce salladı ve hızlanarak tüm kahvaltıyı hazırladı. Oturma odasına hazırladığı yer sofrasına taşıdı tüm kahvaltılıkları. Babası yabancı adamın yanında sabahlıyordu kaç gündür. Yabancı adam buraya getirileli dört gün olmuştu. Hala bir gelişme yoktu, teni soluk ve o koca heybetli beden şu son dört günde çökmüş gibiydi. Bazı geceler ateşi yükseliyor Hekim Baba' nın yardımı ile ateşini düşürüyorlardı. Babasının Hekim Baba ile konuşurken sayıkladığını söylemişti. Bu Mahru' ya geldiği ilk günü hatırlatmıştı. Bu durum ile tüm bedeni gerildi. Neden olduğunu bilmiyordu fakat o adamın anne deyişi yüreğinde ki yarayı hatırlamasını sağlıyordu. Belki de annesine düşkün biriydi ve bu yüzden annesini sayıklıyordu. Neydi bu Allah aşkına yabancı adama duyduğu merak? Tek kelime ile saçmaladığını düşünüyordu. Kendisine olan kızgınlığını bir kenara bıraktı ve şuana odaklandı. Yemekler soğumadan kardeşini ve babasını çağırmak üzere odadan çıktı.

Misafir odasının önüne geldiğinde bal sarısı gözleri ahşap kapıda tedirgince gezindi ve sessizce yutkundu. Kapıya birkaç kez vurduktan sonra babasının sesinin duymayı bekledi fakat duyamamıştı. Yavaşça kapıyı araladı ve meraklı gözlerini odanın içerisinde gezdirdi. Yabancı adama bakmamaya çalışarak babasıyla buluşturdu gözlerini. Babasının uyuya kaldığını gördü. Hafif bir tebessümle babasına yaklaştı. Gözleri istemsizce yabancıyı bulduğunda birkaç saniye onu inceledi. Üzerinde ince bir yorgan vardı ve omuzlarına kadar örtülüydü bal sarısı gözlerini yüzüne çıkardı ve sert yüz hatlarına baktı, dudakları kurumuş ve çatlamıştı. Gözaltları çökmüştü, teni hala çok solgundu. Sakalları getirildiği güne göre uzamış görünüyordü. Daha fazla bakmanın haram olduğu bilinciyle gözlerini uyuyan babasına çevirdi.

MÜSLÜMAN MAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin