MM|36.BÖLÜM|

19.3K 1.1K 246
                                    

Keyifli okumalar...

***

Güneş düştüğü tepenin arkasından yeniden kalktığında, gece sessizce terk etmişti gökyüzünü. Yıldızlar, güneşin güçlü ışığı altında ezilmiş ve görünmez olmuştu insanlara. Şafak sökmüş, kuşlar uyandıklarını belli etmişti cıvıltılarıyla. Güneş biraz daha yayılmıştı semaya... İnsanlar yenilenmiş ve daha dinç açmıştı gözlerini güne. Tüm yorgunlukları, kurumuş bir kabuk misali dökülmüştü geceye. Belki de gece ve gündüzün farkı buydu. Gece kanlı bir sondu. Yarı ölü bedenleri yatırırdı koynunda. Gündüzse tertemiz bir başlangıçtı. Aydın ve berraktı...

Odayı dolduran telefon sesiyle yüzünü buruşturdu, Mahru. Başını biraz daha yastığa bastırsa da çalmaya devam eden telefon tekrar uyumasına izin vermiyordu. Pes ederek gözlerini araladığında çok geçmeden yatakta yalnız olduğunu fark etti. Sağ tarafındaki komodinin üzerinde duran telefon titreşimlerle çalmaya devam ediyordu. Yataktan çıkmadan telefonu almak için elini uzatarak aldı. Bu sırada çağrı sonlandığında, gözlerini devirmeden edemedi. Hala çok uykusu vardı. Banyonun kapısı açıldığında tembel bir hareketle gözlerini oraya dikti. Akif Barın küçük saç havlusuyla saçlarını kuruluyordu. Üzerinde koyu lacivert bir gömlek ve siyah kot pantolon vardı. Heybetli omuzları ve nerdeyse 1. 90'a yakın boyuyla oldukça ürkütücü ve buna tezatla fazlasıyla yakışıklı duruyordu. Düşündükleriyle boynundan yüzüne doğru yükselen yangınla gözlerini kırpıştırdı. Az önce onu yakışıklı bulduğunu mu itiraf etmişti?

"Neden uyandın?" diyerek küçük koltuğa attı kendini Akif Barın. "Bensiz uyuyamadın mı yoksa?" Dedi hafif bir alayla. Gözlerine kan oturmuş ve zifirileri kanlar içinde kalmıştı. Sırtını yasladıktan sonra iyice yayıldı dar koltuğa. Yorgundu, uykusuzdu ancak yapması gereken tonla işi vardı. Bir adamı konuşturmak gibi...

"Hı?" Çıktı Mahru'nun dudaklarından, ne dediğini anlayamamıştı.

Akif Barın'ın kısa bir an göğsü titredi. Dudakları yanlara doğru hafifçe gerilmişti. "Hı mı?" Başını koltuğa yasladı ve tavana bakmaya başladı. Nemli havlu hala parmaklarının arasında hapisti. "Demek bu kadar etkilendin..." dediğinde keyifliydi.

Mahru kaşlarını çattı. Ne saçmalıyordu bu adam? "Anlamadım?" dedi küçük burnunu havaya dikerek. Yanakları hala pembeliğini koruyordu. "Ne etkilenmesi?" diye sordu.

Akif Barın yalnızca gözlerini indirerek baktı Mahru'ya. "Gözlerin seni ele veriyor, Şems. Benden etkileniyorsun..." Dedi başını omzuna doğru yatırarak.

Mahru yüzünün alev topuna döndüğünü hissetti. Gözlerini utançla kaçırdı zifirilerden. "N-ne alakası var? Sadece bu kadar erken bir saatte nereye gideceğini merak ediyordum."

"Şimdi etmiyorsun yani..." diye sordu Akif Barın. Gözleri onun sarı harelerine değmek istiyordu fakat o güneşler kendi gözlerinden başka her yere bakıyordu. Kendisinden etkilenmişti! Dudağı gizli bir ip yardımıyla yukarı doğru çekilmişçesine kavislendi. Yamuk gülüşünden dolayı gerilen yanağı kısa sakallarının altında dalgalandı.

MÜSLÜMAN MAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin