MM|7.BÖLÜM|

25.3K 1.4K 169
                                    

Bu bölümü değerli yorumları ile bana destek olan EsmaSamsur 'a ithaf ediyorum.Sizler iyi ki varsınız.

Keyifli okumalar...

***

Bahar mevsimi yakın olmasına rağmen havalar oldukça soğuk ve ayazlıydı. Güneş olsa da ısıtacak kadar sıcaklığını göstermiyordu. Hekim Baba sıkıca giyinmiş toprak yolda ilerliyordu. Kasabanın soğuğu yüzüne vuruyordu. Rüzgârın sertliğinden kızaran yüzünü iyice kapattı. Yaşlılığın verdiği yorgunluğa rağmen yürümeye devam etti, yaşlı adam. Cengiz kendisine haber göndermişti küçük kızıyla. Yine yabancı delikanlıya bir şey olmuş olmalıydı. Eve yakın bir yerde bulunan çeşmeye ilerledi. Kuruyan boğazını suyla ıslattı ve soluklandı. Soğukta daha fazla durması yaşlı bedenine iyi gelmediği için oylanmadan ayaklandı ve eve doğru ilerlemeye devam etti. Evin kapısına geldiğinde üç kere vurdu. Çok geçmeden kapı açılmıştı, Cengiz açmıştı kapıyı.

"Selamün aleyküm, Cengiz." Diyerek selam verdi Cengiz Bey'e.

"Aleyküm selam Hekim Baba." Diyerek karşılık verdi Cengiz Bey. Sesi durgundu, yüzünde kederli bir ifade mevcuttu.

Tedirgin gözleriyle içeriye buyur etti Hekim Baba'yı. Ayakkabılarını çıkardı ve önüne koyulan terlikleri giyip oturma odasına girdi. Sıcak odaya girmesiyle soğuktan gerilen bedeni gevşedi. Ardından Cengiz elinde tepsiyle odaya girmişti. Sıcak çayların buharı havada ahenkle dans ediyordu.

Sıcak çaylarından aldıkları yudumlardan sonra, Hekim Baba karşısında ki adama baktı. Aralarında on-on beş yaş var ya da yoktu. Çocukluğunu biliyordu Cengiz'in. Bir derdi vardı belli, çayından aldığı yurdumdan sonra önündeki sehpaya koydu. Cengiz'e döndüğünde bir şey söylemek için dudaklarını kıpırdatıyor fakat konuşmak için herhangi bir eğilim göstermiyordu.

"Hayr olsun Cengiz. De hele nedir seni tedirgin eden?" dedi sonunda dayanamayarak.

Cengiz titreyen elini hırkasının cebindeki mendile götürdü. Mendilde ki leke aklına geldikçe gözleri doluyor ve boğazına yumru oturuyordu. Ellerindeki titreme artınca mendili düşürmemek için daha sıkı kavradı.

"Ben... Ben bir kaç aydır öksürüyordum. Ama üşüttüğüm için sanmıştım. Son zamanlarda öksürüğüm arttı. Ve..."Dolan gözlerinden bir yaş firar etti. Silmeye bile gücü yoktu. Silmedi, sıcak damla, yaşlı yüzünde ıslak bir yol çizdi ve çenesinde son buldu. Hekim Baba karşısında ki adama diyecek bir şey bulamadı. Sessizlik odayı kaplarken Cengiz Bey ağlamamak için sıktığı çenesini zorlukla araladı.

"Dün gece öksürürken ağzımdan kan geldi." Elindeki mendilin yumuşak yüzeyini okşadı. Sesinde kabullenmişlik hâkimdi fakat neyi kabul ettiğini dahi bilmiyordu.

"Bu ne demek biliyor musun Hekim Baba?" dedi boğuk bir sesle.

"Ben... Ben hasta mıyım?" Hasta olduğunu biliyor, hissedebiliyordu. Yine de duymak istiyordu.

Cengiz Bey mutlulukla üzüntüyü bir arada yaşıyordu. Eğer ölecekse sevdiğine kavuşacaktı. Onu çok özlemişti, özlüyordu. Artık dünyanın yükünü tek başına taşıyamıyordu. Yorgun düşmüştü zihni, kalbi, bedeni... Lâkin kızlarına kıyamıyordu. Annesiz yanları babasızda kalırsa nasıl dayanırlardı? Hem onları kime bırakırdı? İlk göz ağrısı, bal gözlüsü, son göz ağrısı, ay parçasıydı...

MÜSLÜMAN MAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin