Keyifli okumalar...
***
Akrep öldü, yelkovan durdu. Zaman o anın içine hapsedildi. Saatin içindeki sayılar hâlâ akrebin zehriyle can çekişiyordu. Saniyeler; dakikaları, dakikalar; saatleri oluşturmuyordu artık. Parlak güneş, zifiri bir geceye batmıştı. Doğmaya gücü yetmeyen güneş, zifiri bir geceye tutulmuştu. Siyah bir gölge kaplamıştı güneşi... Siyah, simsiyah bir denizi andıran geceye demir atan iki çift güneş rotasını kaybetmişti. Siyah denizin dalgaları kalbinin kıyısına vuruyordu. Her gidişi bir şeyler götürürken, her gelişi bir şeyler getiriyordu Mahru'ya.
"İz-izninizle," diye mırıldandı güçlükle Mehpare, sandalyesini dizlerinin arka kısmıyla itmeden hemen önce. Mehpare'nin yüzünün kireç gibi beyazladığını gören Kutan endişelendiği için arkasından kalkmıştı masadan. Eldem sıktığı yumruklarıyla ikisini izlemişti sessizce.
Mahru titreyen eli yüzünden tutmakta zorlandığı kaşığı yavaşça masaya bıraktı. Kardeşine odaklanamayacak kadar tuhaf hissediyordu. Kısa bir nefes doldurdu ciğerlerine ve kirpiklerinin altından Akif Barın'a bakmaya devam etti.
"Biraz konuşabilir miyiz?" dedi mırıltıyla Mahru, gözlerini Akif Barın' dan çekmeden.
Akif Barın zifirilerini güneşlerden çekti ve önünde yemek dolu tabağa dikti. "Tamam," diyerek kabul etti birkaç saniye sonra. Ardından yavaşça kalktı masadan. Mahru da onu takip etti ve mutfağa ilerlediler sessizce. Akif Barın mutfakta bekleyen çalışanlara hitaben, "Çıkın dışarı." Dedi katı bir sesle. Çalışanlar çıktıklarında mutfakta yalnız kalmışlardı. Mahru güneşleriyle, o zifiri gözlerin en içine baktı uzunca bir süre.
"Bakmak için mi çağırdın beni buraya?" diye sordu Akif Barın, sesi ifadesizdi ve dümdüzdü.
"Anlayamıyorum," dedi Mahru, onun sorusunu duymazdan gelerek. "Söylesene hangisi gerçek yüzün?" diye sordu saf bir merakla.
Akif Barın yavaşça Mahru'nun üzerine doğru yürümeye başladı. Mahru kıpırdamadan onun gözlerine bakmaya devam etti. Akif Barın Mahru'nun önüne geldi ve başını eğmeden Şems'ine baktı. "Benim maskem yoktur, Şems. Gözlerime bakan değil," Sağ elini kaldırdı ve sol göğsüne, tam kalbinin olduğu yere dokundu. "Kalbimin içini görenler bilir kim olduğumu." Dedi renksiz bir sesle.
"Ben göremiyorum ama..." dedi Mahru kırgın bir sesle.
Ardından bir cesaretle onun elinin üzerine elini koydu ve başını kaldırarak zifiri kuyulara baktı. "Gözlerin zifiri bir kuyu... Ben gözlerinin kuyusuna düştüm. Fakat..." dedi gözleri ellerine inerken, "Fakat kalbine," Gözleri ellerinde tavaf etti bir süre daha. "buraya düşmedim." Diye devam etti sözlerine, gözleri tekrar zifirilere tırmanırken.
Boğazında ki yumrunun oluşmaya başladığını hissettiğinde sertçe yutkundu. "Neden başta ret edip sonra kabul ettin? Daha fazla yaralanayım diye mi? Evlilik bir oyun değil, bende oyuncak değilim. Bana da sorman gerekir, anladın mı? Ama doğru! Senin için ne zaman önemli oldum ki, değil mi? Kabul et Akif Barın," dedi hırsla. Güneşlerinde yağmur damlaları birikmişti. "Sen emanetine sahip çıkmayacak kadar bencil herifin tekisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜSLÜMAN MAFYA
General FictionWattpad'de Müslüman Mafya adlı ilk kitaptır! Karanlıkta büyüyen bir çocuk. Babası tarafından en acımasız eğitimlerden geçer. Babası gibi olmamak için direnen küçük çocuk, babasına benzemeye başladığını anladığında artık çok geçtir. Geceye benzeyen z...