Keyifli okumalar...
***
Oyulmuş kalbini dolduran binlerce cesedin üzerini kara bir çarşafla örtmüştü. Çarşafın altında ki her bir cesedin kesif kokusu sarmıştı ruhunu. Ellerine bulaşan kanlar, her soluduğunda kezzap olup yakmıştı ciğerini. Zifiri gözlerine kurulmuş darağacına asmıştı çığlıklarını. Ensesine dayanmış soğuk bir namlu vardı, namluyu doğrultan o küçük çocuğu hissediyordu yıllardır. Çocuğun gözü yaşlı, çocuğun eli kanlı, çocuğun nefesi sığ... Saçlarına karışan o nefes, boynuna dolanan halat gibiydi. Boğuluyordu...
Birini öldürmek ile birinin ölmesine sebep olmak aynı şeylerdi kendisine göre. Çünkü ikisinde de katil olmuyor muydu? İster doğrudan olsun ister dolaylı, ortada ölen biri varken bahaneler işe yaramazdı. Bu yüzden sustu ve kardeşinin yüzüne baktı ifadesiz gözlerle. Eldem haklı olabilirdi Mahru'nun kendisine gönderilen hediye olması konusunda. Ama ne içindi bu hediye? Birilerini öldürdüğü için mi Allah kendisini takdir ediyordu? Hiç sanmıyordu. O sadece karanlığına ışık olan güneşiydi. Üşüyen çocukluğunu ısıtan merhametli bir güneş...
"Hayatımın nasıl olduğunu bilmiyormuş gibi konuşma Eldem. Sorun sadece babasının ölümüne neden olmam mı sanıyorsun? Dört bir yanım düşman doluyken onları hayatıma almam bile hataydı. Sadece onlarda değil sizde tehlikedesiniz. Benimle birlikte olan herkes, her saniye tehlikede..." Sesi buz dağından kopan büyük bir buz kütlesi gibiydi. Soğuk ve keskindi. Eldem'e doğru yaklaştı ve kısık sesiyle devam etti.
"Bir daha arkamdan iş çevirme Eldem! Çevirme ki sizin de ölümünüze neden olmayayım!" Arkasını döndü ve eve doğru birkaç adım attı fakat kardeşinin konuşmasıyla durakladı.
"Tehlikede olabiliriz ağabey ama bu senden uzak durmamızı, senin de bizden uzak durmanı gerektirmez. Biz birlikteyken güçlüyüz, ayrıyken değil!" Omuzları düşmüş, yakarıyordu ağabeyine.
"Bırak bu lanet mafyalığı ağabey! Sana, bize bir zarar gelmeden bırak... Lütfen."
Akif Barın sessizce dinledi kardeşini. "Ben nefesimi saymayı yıllar önce bıraktım Eldem. Her şey sizin için..." Yeniden hareketlendi ve eve girdi. Buraya geldiğinde her zaman kaldığı bir odası vardı. Kapıyı açıp odasına girdi ve odada ki genç kızı gördüğünde durakladı. Anlaşılan bu gece aynı odada kalacaklardı. Gerçi ayrı odada kalmaları mümkün değildi nede olsa evlilerdi. Adı kadar emindi ki Peyker Annesinin gözleri sürekli üzerlerinde olacaktı. Kardeşine bir kez daha kızmadan edemedi. Neden son zamanlarda her şey planladığı gibi gitmiyordu? İstediği sadece Mahru ders vermekti fakat bu kendisine ders olmuştu.
Mahru selam verdikten sonra üç kere salavat getirdi ve Ayete-l Kürsi' yi okuduktan sonra avuçlarını semaya açtı. Odaya girenin Akif Barın olduğunun farkındaydı fakat o yokmuş gibi davranıyordu. Onunla yüzleşmeye hazır değildi henüz.
"Allah'ım! Ben ki senin aciz kulunum ve çok çaresizim ne olur bana bir yol göster. Senin merhametine ihtiyacım var Rabbim. Sen ki merhametlilerin en merhametlisisin bana ve Akif Barın'a merhamet et. Ona hidayet nasip et Allah'ım. O çok acı çekiyor, acısını hafiflet ve onun kalbini merhametinle, kalbini sevginle doldur Allah'ım! Bizleri sevdiğin kullarından eyle! Âmin..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜSLÜMAN MAFYA
General FictionWattpad'de Müslüman Mafya adlı ilk kitaptır! Karanlıkta büyüyen bir çocuk. Babası tarafından en acımasız eğitimlerden geçer. Babası gibi olmamak için direnen küçük çocuk, babasına benzemeye başladığını anladığında artık çok geçtir. Geceye benzeyen z...