MM|16.BÖLÜM|

18.2K 1.2K 132
                                    

Keyifli okumalar...

***

"Ge-geliyor Korel Bey!" dedi adam nefes nefese. Patronu gittikten sonra uzun bir uğraş sonucu bulduğu ilk ankesörlü telefona koşmuştu.

"Adam gibi anlat şunu! N'oluyor ulan?" dedi şüpheyle Akif Barın. Belli ki becerememişti salak herif! Neden bütün aksilikler hep onu buluyordu?

"Patron bu sefer işi şansa bırakmamak için kasabaya benden başka bir adam daha göndermiş dün. Birbirimizden haberimiz yoktu. Diğeri benden önce davranmış ve patrona ötmüş Korel Bey." dedi ve soluklandıktan sonra konuşmasına devam etti.

"Ben geldiğimde onlar yola çıkmışlardı. Yaklaşık bir buçuk saat olmuş sanırım onlar yola çıkalı. Patron da geliyor. Sizin öldüğünüzü kendi gözleriyle görecekmiş..."dedi.

Akif Barın duyduklarından sonra içinde alevlenen öfkeyi hissedebiliyordu. O adamı nasıl olurda hiç görememişti? Nasıl bu kadar dikkatsiz olabilirdi? Varisli elini sıktı, bir yerleri yumruklamak istiyordu. Fakat sakin olmalı ve mantıklı düşünmeliydi. Öfkeyle hareket etmek yarardan çok zarar getirebilirdi. Telefonu kapattı ve merakla ona bakan Mahru'ya döndü.

"Şehir ile kasaba arası kaç saat?" diye sordu. Geç olmamasını diliyordu. Eğer geç kalırsa... Bunu düşünmek dahi istemiyordu. Bu sırada evi korumaları için görevlendirdiği adamlarından birini aramaya başladı.

Mahru neler olduğunu bilmiyordu ama bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştı. Akif'in zifiri gözlerini bürüyen öfkeyi gördükçe arkasına bakmadan kaçmak istiyordu. Bu adam kendisini hem sinirlendirip hem de korkutmayı nasıl başarabiliyordu Allah aşkına!?

"Bir veya bir buçuk saat falan sanırım. Bir sorun mu var?" dedi merakla karışık korkuyla. Telefon gözlerini ayırmış ve bir şeyler mırıldanarak gelen Akif'in üzerine doğru gelmesiyle bir kaç adım geriledi.

Akif Barın Mahru'nun üzerine doğru yürürken sessizce mırıldandı.

"Umarım yoktur Mahmure."

Sonra kızın kolunu her ne kadar hoşlanmasa da tuttu ve sürüklemeye başladı. Adamlarına ulaşamıyordu. Mahru, Akif 'in kolunu tutmasının şaşkınlığı içerisindeydi. Bu adam dün akşam sırf ayağını tuttuğu için bileğini morartan adamdı. Bir de ondan tiksindiğini unutmamak lazımdı. Her ne olduysa Akif'e, kolunu tutturacak kadar önemli olmalıydı.
Mahru bir süre sonra şaşkınlığını üzerinden attı ve kolunu kurtarmaya çalıştı. Kaba adam onu yürütmüyor resmen sürüklüyordu. Pekâla da yürüyebiliyordu. En azından sürüklenmeyecek kadar biliyordu.

"Kolumu bırakır mısın? Canımı acıtıyorsun." dedi titreyen sesiyle. Ne zaman bu adamla yalnız kalsa ya ruhu ya da bedeni yara alıyordu. Akif hiddetle konuştu.

"Kes sesini! Zaten benim için durum oldukça tiksindirici." dedi aşağılama yüklü bir sesle. Onun nazlarıyla uğraşamazdı. Azılı düşmanı buraya gelmişti ve Akif onu öldüremeyecek miydi? Onun önce kellesini kesecekti.

Mahru, Akif'in sözleriyle kendisini iğrençmiş gibi hissediyordu istemsizce. Ama bu rahmet olası herife kendisini ezdirmeye niyeti yoktu. Kolunu öfkeyle çekti ve kurtarmayı başardı.
Akif Barın durmuş öfkenin sarmaladığı zifiri gözlerle Mahru'ya bakıyordu. Mahru hiddetle Akif'in heybetli bedeninin önüne geldi ve küçük yumruklarını o heybetli bedene indirdi.

MÜSLÜMAN MAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin