Herkese merhaba. Kusura bakmayın bölümü geç yükleyebildim. Ev taşımak ne zormuş. Bir de temizlik olmasa😒 Neyse çok titiz hayatımı boşverip sizi yeni bölümle baş başa bırakıyorum 😘😘
🌙
Rüyada olamazdım. Kokusu, suratıma vuran nemli nefesi, bedeninden yükselen sıcaklığı rüya olamayacak kadar gerçek, hayal olamayacak kadar canlıydı. Aktan burada, yanımdaydı ve görünmezdi!
Ve bana dokunmuştu.
Bilerek ve isteyerek...
Parmaklarının değdiği noktalar alev tutulmuşçasına yanarken, hala aldığım sık nefeslerle kendime gelmeye çalışıyordum.
Sonra elimi kaldırıp istemsiz onun parmaklarının değdiği yanağıma sürttüm. Hassas tenime değen parmaklarım hala anın etkisini üzerinde taşıyan sıcaklığıyla doluydu.
Narin bir melodi kulaklarıma ulaştığında sadece bir kaç saniye önce yaşanmış olayın etkisinden çıkıp, yerde yeni doğmuş bir bebek gibi bağıran telefonumu eğilerek yerden alıp, kulağıma götürdüm.
Annemin şimdi de telaşlı sesi bana ulaştı. “Yelda kızım ne oldu? Hat falan mı düştü? Kapandı birden.” dedi.
Kuruyan dudaklarımı yalayıp, şaşkınca çevreme baktım. “Anne ben seni sonra arayacağım. Şuan meşgulüm biraz. Seni seviyorum.” diyerek hızla telefonu kapatıp, ceketimin cebine attım.
Floresan ışığın zorlukla aydınlattığı odayı gözlerimle tarayıp, az önce hissettiğim gibi bir his aradım.
Aktan görünür olmadan önce odanın içinde tanımlandıramadığım bir koku o kadar artmıştı ki kendimi tüm duyuları açık bir köpek gibi hissetmiştim.
Kokudan sonra benliğimin her hücresinde hissettiğim ve şuan patlamaya hazır bir bomba gibi hissettiren asıl duygu ise aidiyet duygusuydu.
Aklım bana artık gerçekliğe dönmem gerektiğini söylerken, merakım bu duyguyu keşfetmemi buyruyordu.
Tam merakımı seçecektim ki, kapının tıklanmasıyla gerçekliğe zorla döndürüldüm. Kapıyı açıp bana bakan Ekin beni görünce kaşlarını çattı. “Bir sorun mu var? Yüzün kıpkırmızı olmuş Yelda.” diye sordu hızla yanıma gelirken
Onun endişeli yüzüne bakıp bir adım geriye attım. Kendi hayal gücüm mü bilmiyorum ama koku hala burada yoğundu. Aktanı gördüğüm ve kaybolduğu yer de…
Kafamı hızla sallayıp “Bir şeyim yok. Annemle konuştum. Her zaman ki Leyla sultan işte.” dedim. Sonrasında kaslarımı zorlayarak yüzümde bir gülücük yaratmak istedim. Fakat başarılı olamadım. Bedenim isteklerime karşı gelip, merak ettiği tutkunun arkasından gitmeye programlanmıştı. Onun dışında ki her şey ve herkes bu kümenin dışına itilmiş, dışlamıştı.
Ekin biraz daha bana yanaşıp elini kaldırıp yanağıma koymak istedi. Tam da Aktanın dokunduğu yere hem de. Seri bir hamleyle saçımı düzeltiyormuş gibi yaparak Ekinin parmaklarının tenime değmesini engelledim.
İçimde kuru dallara atılmış bir ateş gibi bir anda parlayıp, yükselen bu yoğun duyguların adını koyamıyor. Çıkış noktasını da bir türlü bulamıyordum. Ama varış noktasını bedenim ve ruhum o kadar iyi biliyordu ki, beynimi istilacı bir virüs gibi ele geçirip istediği gibi oynuyordu.
Beynim de şuanlık tehlike arz etmeyen bu duruma müdahale etmeyip, hislerimin önüne ket vurmayarak onları daha yoğun, daha saldırgan ve daha canlı olmasını sağlıyordu. Minik bir tohum olarak ruhuma düşmüş bu aidiyet duygusu, bedenimin de katkısıyla Yeldayı ele geçirmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyada Saklı
FantasyBen Yelda, Kanımdan gelen güç ile yıllardır insanların rüyalarında dolaşıyorum ve asli görevimi yerine getiriyorum. Ama kim bilebilirdi ki onun rüyasına tutsak olup, asıl rüyasının yönü değişenin ben olacağımı... Adımla gelen o eşsiz gecede, onun ba...