33 - Toprak

9.9K 987 89
                                    

Yazarınız geldi ve size sıcak sıcak yeni bir bölüm getirdi. Hikayemi beğenen, yorumlarıyla can veren, yıldıza bakıp gönlümü şenlendiren tüm canım okuyucularıma selam olsun❤

Hikayenin sonunda önemli bir notlar silsilesi bulacaksınız lütfen es geçmeyerek okuyunuz ve naçizane fikrinizi beyan ediniz.

Hadi yeni bölüme...

🌙

Anneannemin sesini duymamla içime dolan zafer hissini saklama gereği bile duymadan yüzümü koruyucu bir şekilde sıkıştırmış kollarının arasından Aktan'a kaldırdım.

O da kollarındaki baskıyı azaltıp beni serbest bıraktı. Başı bana doğru eğildi. Birbirine geçmiş parmaklarımız daha da kenetlenirken gözlerimizde ahenkle dans eden mutluluk pırıltılarını paylaştık.

Anneannem yüzündeki hınzır bir gülümsemeyle bize bakıp hafifçe öksürdü.

"Denizden mi çocuklar? Bu soğukta canınız sıcak hava mı çekti?" dedi gözleri ikimizin yarı saydam bedenleri arasında mekik dokurken

Ben anneannemin iması yüzünden kızarırken, Aktan benim yerime konuşmaya başlayarak "Yelda sıcak bir yer istedi sanırım. Deniz kenarında yarattı rüyasını." dedi ellerini benimkinden ayırıp, kollarını bedenimden çekti.

Kafamı hızlıca sallayarak ona onay verdim. "Evet Aysel sultan ondan herhalde." diye mırıldandım. Anneannemin Aktanın üzerine yoğunlaşmış mavi gözleri benimkilere dönünce "Ankara nasıl?" dedi gayet rahat bir şekilde. Anneanneme gayri ihtiyari şekilde kıstığım gözlerimle "Anneannem konuya girsek de zamanımızı boşuna harcamasak mı acaba?" dedim.

Anneannemin dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrılırken "Olur. Konuyu dağıtmayalım değil mi?" dedi dudaklarının kenarına yapışmış gülümsemesi gözlerine de taşınırken

Aktan da hafifçe öksürerek ayağa kalkıp bu garip durumdan kurtulmak için çabaladı. Sonra beni yerden kaldırmak için elini uzattı. Güçlü parmaklarına tutunup ayağa kalktım. Anneannem yeniden hafifçe bize bakıp "Hadi gelin benle. Yelda sende üstünüzü giyinik hayal edersen sevinirim." dedi bize arkasını dönüp yürümeye başladı.

Yanaklarım utançla kızarırken gözlerimi kapatıp masmavi bir gökyüzü ile üçümüzü de renklerin güzelliklerinin birbiriyle yarıştığı bir çiçek tarlasında hayal ettim. Anneannemin şaşkınlık tınıları içerek derin iç çekişi ile gözlerimi açtığımda kendimi sarının huzur verici bir tonunda uçuş uçuş bir elbise ile, Aktanı da her zamanki halinin dışında beyaz bir tişört ve kot bir şort ile buldum.

Gözlerini bedeninde gezdirip beğendiğine dair homurtuları duyduğumda bakışlarımı önümüzde bizden bir hayli uzakta bulunan, kökleri bizim ayağımızın altına bile ulaşacak kadar geniş bir alana yayılmış, yemyeşil yapraklarıyla göğe kadar uzanıyormuş gibi görünen alandaki tek devasa ağaca bakarken bulduk.

Aktan ve ben gözlerimizi ağaçtan çekemeyerek anneannemin yanına yürüdük. Anneannemin yüzünde yakaladığım belirgin huzurla bana döndü.

"Yelda. Güzel torunum." dedi başını tamamen kaldırıp masmavi göğe. Sonra da ayaklarının altında bulunan sayısız çiçeğe çevirdikten sonra yeniden gökyüzünün aynı tonunda ki mavi gözlerini bana çevirdi.

Huzurla gözlerini kapatıp derin bir nefesi ciğerlerine konuk ettikten sonra "Yeldam ve oğlum. Hayat ağacı efsanesini bilir misiniz?" dedi gözlerini açıp ikimize de baktı.

Aktan kısa bir süre bana baktıktan sonra kafasını olumsuz anlamda salladı. Bende ona katılıp "Hayır anneanne. O ne?" diye mırıldandım.

Rüyada SaklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin