Herkese Merhaba. Sonunda size kavuşan bir bölüm. Bu sıralar ilham perilerim sıcak havayı fırsat bilip, beni deniz kum güneş üçlüsü için terk ettiği için birazcık gecikti..
Ama hayır. Bu hikayenin sezon finaline kavuşması lazım diyen inatçı bir yazar var😒
Her neyse, buraya Rüyada Saklı ile bağdaştırdığınız emojileri bırakabilirsiniz. Hatta bana mini hikaye yazın emojilerle😍
Ayrıca tüm hikayelerim için özel bir WhatsApp grubumuz kuruldu. Siz de aramıza katılmak isterseniz özelden bana yazabilirsiniz.
🌙
Bu bölüm ilahi bakış açısıyla yazılmıştır.
Adamın aldığı her nefese ek, bedeninde başıboş bir tüy gibi gezen, başka bir insan evladına da ait yaşam enerjisi bedenine usulca sürünüyordu. Bu ilahi enerji o kadar güçlüydü ki Aktan, artık kendinden fazla onun için, Yelda için yaşama andının altına seve seve imzasını atmıştı.
Aktan Demirkılıç, bilmeden kehanetine uymuştu. Sırası ile. Kurallarına uygun şekilde, kendini Güneşin soyundan gelen ikinci mühürlü erkek olduğunu kanıtlamıştı.
Parmakları arasında usulca tuttuğu taşın o serin hissiyatını bir tek kendi bedeninden değil, karşısındaki deniz gözlü kadından bedenine akan enerji ile birlikte hissediyordu artık. Onun bedeni, onun hisleri ve kendi içinde yankılanması...
Bedenini yalayan sıcak rüzgar, uçuşan kahverengi saçlarının hafifçe yanağına değdiğinde oluşan o iç gıcıklayıcı his, bedenine yaşam enerjisini pompalayan kalbinin her bir atımı, soluk borusunda dolaşan nefesi ve tenine değen parmaklarının kadında yansıttığı güç. Hepsi ama hepsi artık ondaydı. Onun içindeydi. İliklerine işlemiş, onun olmuştu. Bir olmuştu...
Tek kişi ve eksik hissederek yaşadığı hayatı şu dakikada, şu engin saniyelerde Aktan Demirkılıç için tamamlanmıştı. Karşısında duran kadın, onu her yönden tamamlamıştı. Kayıp yapboz parçası ruhundaki kanayan yaranın üzerine bire bir uymuş, yıllardır çektiği eziyeti sona erdirmişti.
Aktan artık yalnız değildi. Ve son nefesine kadar da olmayacaktı...
Yelda, gözlerini hafifçe kırpıştırıp, karşısında ki hayat arkadaşının yeminlerinde yeniden doğarken, maalesef hala kadının hisleri sadece kendisine aitti. Çünkü kadının kehaneti için hala geçmesi gereken belirli bir zaman ve tamamlanması gereken çok önemli meseleler vardı.
İkisinin dışında, fakat onlar için akmaya başlayan zamanın yavaş adımları onları sararken Yelda, başını hafifçe kaldırıp çevresine baktı. Gözleri, karşısındaki adamın siyah irislerinden koptuğu anda aslında çevresindeki hayatta süregelen yanlış bir şeyin varlığını o saniye idrak etti.
Karanlık.
Kendileri de dahil herkesi yutan karanlık dört bir yanlarını bir kara delik gibi istila etmişti. Çevrelerindeki her bir insanoğlunun başı, tıpkı bir tarla dolusu ayçiçek gibi güneşe dönmüştü.
Yelda çevresinde olan bitene anlam getirmeye uğraşırken, Aktan'ın gözleri de Yeldanın hissettiği anlam hissi ile çevresinde sürüp giden karışıklığa değdi. Anında kollarını kadının bedenine sarıp, vücudunu koruyucu bir pozisyona alarak çevresini bir şahin gibi taradı.
Yelda'nın boğuk sesi Aktan'ın ciğerlerinde yankılanırken "Bu karanlık, bugün bilmediğimiz bir şeyler olmalı." dedi ve Aktan'ın kolları arasında hafifçe kıpırdanarak "Bahçeye çıkalım ne olduğunu daha iyi anlarız." dedi yüzünü Aktan'a doğru kaldırıp
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyada Saklı
FantasyBen Yelda, Kanımdan gelen güç ile yıllardır insanların rüyalarında dolaşıyorum ve asli görevimi yerine getiriyorum. Ama kim bilebilirdi ki onun rüyasına tutsak olup, asıl rüyasının yönü değişenin ben olacağımı... Adımla gelen o eşsiz gecede, onun ba...