Davul sesi lütfen. Ta da.
Herkese Merhaba😍
Yine bölümler arasında uzun bir süre geçti. Bundan ne kadar nefret etsem de elimden pek bir şey gelmedi. Bekleyen tüm caanım okuyucularım, vurmadan önce vallahi bir daha bu kadar uzun ara vermeyeceğim. Ah!Öhöm neyse. Savaş boruları öterken, Yelda ve Aktanın hayatlarının dönüm noktasına gittikçe yaklaşıyoruz.
Bu arada kitapların ortak instagram sayfasında ben baya şey paylaşıyorum. Oradan bana istediğinizi de sorabilirsiniz, ne yazmışım, ne yazıyorum, ne zaman yazacağım ve daha bir sürü minik ayrıntıyı orada sizlerle paylaşıyorum.
Siz de gelsenize çok eğlenceli. Arada dondurma dağıtacağım promosyon olarak 😂
Bu arada 100 bine çok az kaldı. Yazar mutlu ama gözü hala milyonlarda 😏
🌙
Hislerim, fırtınalı bir okyanusun tam ortasında çaresizce batmamak için çırpınan bir yardım filikası gibiydi. Bir yandan sıcak kollarda huzur bulmak için çırpınırken, diğer yandan en dondurucu his olan çaresizlik bedenimi soğuk bir deniz gibi sarmıştı.
Beynimin içinde yankılanarak, kulaklarımın duyma yetisini hiçe sayan iki kadın sesi de çekilmiş, yerini sonsun bir uğuldamaya bırakmıştı. Gözlerim sonuna kadar açıktı. Fakat göremiyor gibiydim yada çevreyi algılayamıyordum. Aktanın endişeli suratı bir görünüp bir yok olurken, diğer endişe damlayan yüzlerde bana bakarak başımda hararetle bir çözüme ulaşmaya çalışıyorlardı.
Kulaklarımdaki uğultu iç titreten bir hisle çekilince, içimi yakan o yoğun ses kulaklarıma çarptı. "Bir şey hissetmiş olmalı yada görmüş. Sikeyim ya. Yelda!" diye haykırdı, titreyen parmakları yüzümde gezerken.
Kısık sesle "Aktan." diye fısıldadım. Aktanın yüzünden geçen bir rahatlama ifadesiyle beni kollarının arasına alıp, göğsüne bastırdı. Tabiri caizse beni kaburgalarının arasına hapsetmek için insan üstü bir çaba harcıyordu. Ağzımdan minik bir inleme kaçarken, kolları bedenimdeki baskısını hızla azalttı.
"Ne oldu ruhum? Neyin var?" diye mırıldandı beni bir bebek gibi tek kolunun arasında tutarken diğer elinin parmakları yüzümde narince geziniyordu. "Bedenindeki acı geçti. Hissetmiyorum artık." diye fısıldadı.
"Yoldan çıkanlar çok güçlülermiş." diye fısıldadım titrek sesimle. Aktanın ise cümlem üzerine kahverengi gözleri hızla karardı ve yüzünde o kusursuz, hislerini bir perde gibi saklayan yapay ifadesizliği oturdu.
Aktanın başının yanında Tijen'in kaygılı bir ifadeye bürünmüş çehresini gördüm. "Kim dedi sana bunu? Tanrıçalar mı?" diye mırıldandı kuşkuyla.
Hafifçe başımı sallayıp "Bana bir kaç dakika verin." dedim Aktan'nın omuzuna tutunup uzandığım kollarında dikleştim.
Ritmik ve derin nefesler vererek kendime gelmek için uğraşırken, Aktan ve çevremdeki tüm kadınların gözleri bendeydi. Annem ve anneannem de yanıma çökmüş, saçlarımı okşuyorlardı nazikçe.
Anneannem, çenemden tutup başımı kaldırdı. "Kızım. Anlıyorum yorgunsun ama zamanımız az. Eğer." diyerek derin bir nefes verdi. "Onlar geliyorsa hızlı ve hazır olmalıyız. Bu yüzden bize duyduğun yada gördüğün her neyse tüm ayrıntılarına kadar anlat. Anlat ki bir karara varabilelim." dedi.
Başımı hafifçe sallayıp dudaklarımı ıslattım. Çevremdeki tüm kadınlar benim çevremde yarım çember oluşturarak, yere oturdu. Gözlerimi Aktan'a doğru kaldırıp "İlk ince bir kadın sesi bana 'Çocuklarımız, çok güçlüler.' dedi. Ardından da ondan farklı olduğuna emin olduğum başka bir ses 'Öz'e ulaşın. Fakat üç kişi." diye emretti." dedim kafamı hafifçe kaşıyarak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüyada Saklı
FantasyBen Yelda, Kanımdan gelen güç ile yıllardır insanların rüyalarında dolaşıyorum ve asli görevimi yerine getiriyorum. Ama kim bilebilirdi ki onun rüyasına tutsak olup, asıl rüyasının yönü değişenin ben olacağımı... Adımla gelen o eşsiz gecede, onun ba...